Tüm vücudum ani bir öfke dalgasıyla gerilirken bu öfke beni ayağa kaldırdı. Tam o pisliğe doğru gidiyordum ki Tilki'nin bileğimi kavrayan eli bana engel oldu.
"Onunla konuşmam gerek." dedim içimde kaynamaya başlayan bir şeyler olmasına rağmen kontrollü bir sesle.
"Henüz değil." dedi Tilki ve bileğimdeki elini sıkılaştırdı.
"Ona hesap sormam gereken bir konu var Tilki." dedim bu sefer. Ancak şimdi sesim biraz önceki kadar kontrollü değildi.
Tilki kolumu bıraktığında ani bir afallama yaşadım. Beklemeden konuşmaya devam etti, "Sadece biraz beklemeni söylüyorum."
Kararsız gözlerle, karanlıkla sağdan gelen loş ışıkla parıldayan gözlerine odaklandım. Tüm vücudum, sinir sistemim, beynim artık her neyse Samet'in yanına gitmek istese de bir şeyler buna engel oluyordu. O şeylerin büyüğü ise kesinlikle bu gözlerdi.
"Peki," dedim ancak hâlâ öfkem dinmemiş, kalktığım gibi yerime geri oturmuştum.
Gözlerim tekrar o pisliğe gitti, ilerleyerek Tavşan'ın durduğu bar masasına gitmişti. "Ne işi var onun burada?" dedim gözlerim bir an olsun ondan ayrılmazken.
"Bu işlere nasıl bulaştığını, senin de nasıl kurbanı olduğunu araştırıyordum," dedi içkisinden bir yudum almadan önce. "seni o gün bulduğumuz yer bizim büyük düşmanlarımızdan biri, Orkan. Öyle önemli bir rolü yokmuş. Pisliklerini temizletmek için kullanıyorlarmış çocuğu. Neden senin arkadaşının böyle bağlantıları olsun ki?" Tehditkâr ve tedirgin edici bir sesle bana çevirdi kafasını. Yanında olduğum için bunu yaparken kafasını hafifçe atmış, yan gözlerle bakıyordu bana.
"B-ben bilmiyorum." dedim hızlıca. Benim masum olduğuma inanmıyordu yoksa? Beni öldürecek miydi? Bu bok çukurunda katillere yem mi olacaktım?
"Buradan," dedi tek elini masaya hafifçe vurarak, ani çıkışı karşısında gergin vücudum irkilmişti. "bara giren her kişiyi takip edemeyiz sonuçta." Sakin bir sesle devam etti. "Burada tanıştığı bir satıcı sayesinde bulaşmış. Ödemelerini para olarak değil, mal olarak alıyormuş." dedi derin bir nefes vererek.
"Ne?" Sesim şaşkınlık yükseldi.
"Bilmiyor muydun?" dedi tek kaşını kaldırarak.
Hâlâ o şaşkınlığı üzerimden atamamış bir şekilde kafamı iki yana salladım.
"Peki ne yaptığını bilmediğin birinin iş teklifini neden kabul ettin?" Sakince konuşmaya devam etti, sakin geliyorsa bile ben çok gergindim ya, o ufak bir detaydı sadece.
"Bilmiyorum. Paraya ihtiyacım vardı, işten atılmıştım... Bilmiyorum gerçekten bilmiyorum." Çaresizce bir nefes verdim. Hayatımda yaptığım en büyük aptallıklardan biri o işi kabul etmekti. Gözleri kısa bir süreliğine bana değip sonra tekrardan önündeki bardağa çevrilen Tilki'yi izlerken bunu tekrar sorguladım içimde. Şuan içinde katillerin dahi bulunuyor olabildiği bir mekanda nasıl bu kadar rahat oturabiliyordum? Neden onların hayatını merak ediyordum ya da neden şerefsiz de olsa geride bıraktığım hayatımın bir parçası olan Samet'e doğru koşarak beni kurtarmasını söylemiyordum?
Kaçarsam beni bulacaklarını biliyordum fakat artık ben kaçmak istiyor muydum?
"Onunla konuşmanı istiyorum." dedi beynimi aniden işgal eden düşüncelerden beni kurtaran o ses.
"Ne?" dedim şaşkınlıkla. Az önce bana izin vermediği içindi bu şaşkınlığım. Ne gibi bir planı vardı?
"Onunla konuşarak bize Orkan'a yaklaştıracaksın. İşte buradaki görevin bu Fare." Yanında olduğum için genelde tam karşısına odakladığı gözleri bana çevrildi. Bu bakışmayla karnımdaki kasılmalar yine belli etmişti kendini, sertçe yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the zoo | bxb
Mystery / ThrillerYol gittikçe uzuyor, insanlar renkli hayaletler gibi geçip gidiyordu yanı başımdan. Sımsıkı tuttuğu elimi bırakmadan son sürat ilerlerken benim de onunla sürüklenmekten başka çarem yoktu. Yere düşen onlarca broşür asfaltın nemini emmiş insanların ay...