1.4

6.5K 785 353
                                    

Büyük bir gürültüyle gözlerimi açtım. Telaşla yerimde doğrulurken uykulu gözlerim odada geziniyor ve neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Ancak odamda kimse yoktu. Yorganı üzerimden atarak ayağa kalkamla ince soğukluk çıplak ayaklarıma değdi. Hafifçe titreyerek birkaç adımda küçük odanın kapısını açmamla önümden bir karartının geçmesi bir oldu. Ne olduğunu anlamaya çalışarak kafamı odamdan çıkardım.

Geri dönmekte olan karartının Tavşan olduğunu fark etmemle kaşlarım çatıldı. Kaykayıyla son hız uzun koridorda gezintiye çıkmıştı.

Bir güne de normal başlamam mümkün müydü ki?

Yanımdan geçip gidecekken beni görmesiyle yüzünde büyük bir gülümseme belirdi. Hızlıca kendini durdururken biraz geçip gittiği için birkaç adımda bana geri döndü.

"Günaydın!" Fazla enerjik bir sesle adeta şakıdı. Yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tutarken gülümsemeye zorladım kendimi.

"Günaydın."

Kısa bir an gözleri dudaklarıma kaydığında kaşları yukarı kalktı yavaşça. "Dudağına neler oldu?"

Elim istemsizce kabuk bağlamış küçük yaraya giderken dün geceki görüntüler doluştu aklıma. "Önemli bir şey değil."

Kesinlikle önemli bir şeydi. Tilki isminden nefret eden sadist manyağın tekiydi. Çınar dediğim an dudağımı kesmişti. Yine de bunu Tavşan'a söylemedim.

O ismi bir daha ağzına alma demişti, neden?

Çınar Çınar Çınar...

Aklımda bir süre ismi yankılandı. Şimdi daha çok merak eder olmuştum işte, manyak herif.

İkna olmamış gibi görünen Tavşan kaşları hafif çatık beni incelerken ısrar etmemeye karar vermiş olacak ki hafifçe gülümseyerek kafasını salladı.

"Sen ne yapıyorsun?" dedim çenemle elinde tuttuğu kaykayı işaret ederek.

Elindeki kaykayı yere indirerek omuz silkti. "Hiç, sıkıldım sadece."

Anladım gibisinden kafamı sallarken merdivenlerden inen adım seslerini duymamla bakışlarım oraya çevrildi. Siyah bir tayt, bordo renk bir hani şu sıcak tutanlardan sporcu hırkası, at kuyruğu saçıyla gelen kişi Serçe'ydi. Sabah sporuna falan çıkmış olmalıydı. Her zaman sabah sabah kalkıp sporunu yapacak derecede hayatı seven insanlara imrenmişimdir. Serçe bize doğru gelirken hafifçe gülümsedi Tavşan'a doğru. "Günaydın."

Tavşan ona aynı şekilde karşılık verirken ben de katıldım ona. Beni yeni fark etmiş gibi irkildi bir an, farklı bir yüz görmeyi yadırgamış olmalıydı. "Sana da günaydın Fare." dedi ancak gülümsemesinin zoraki olduğu oldukça belliydi. Üzerinde durmadım, beni kucaklayarak aralarına katmalarını beklemiyordum zaten.

"Kafeslere gidecek kahvaltılar hazırmış. Götürecek adam bulamıyorum, erken kalkmaya alışamadılar bir türlü." diye söylendi Serçe. Büyük ihtimalle bu işi yapmaya görevlendirilen kişilerdi. Burada çalışan herkesin Mavi Bahçe'de büyüdüklerini söylemişlerdi. Aslında biraz okul gibiydi düşününce. Başarılı ve potansiyeli olanlar iyi bir işe sahip oluyordu. Şu an aralarında olduğum insanlar özel insanlardı. Bir kez daha kendimi buraya çok yabancı hissettim.

"Ben götüremem barda ayarlanması gerekenler var." dedi Tavşan.

Serçe sıkı at kuyruğunu çözerek dağılan saçlarının arasına açarak havalandırmaya başladı. "Her neyse, biri gelir birazdan."

İkisi de kafalarını salladığında koridorun diğer kısmından gelen kişiyle kafalarımız oraya döndü.

Her zamanki gibi spor bir takım elbise giymiş olan Kurt, elindeki tabldotların olduğu bir tepsiyle bize doğru geliyordu. Tavşan'la Serçe aynı anda birbirlerine döndüler.

the zoo | bxbWhere stories live. Discover now