"Yuta?"
"Merhaba tavşancık" Yuta yanından sıyrılırken söylemişti. Dongyoung Yuta'nın girdiği odayı gördüğünde arkasından bağırdı.
"Hey burası benim odam!"
"Biliyorum?" Yuta ayakkabılarını çıkarıp düzenli odada gözlerini gezdirdi. Odaları bir bir gezerken Dongyoung ise kollarını göğsünde birleştirmiş arkasından ilerliyordu.
Yuta'da liseden arkadaşlarıydı. Taeyong genelde Dongyoung ve Yuta ile takılırdı, zaten çok fazla sosyal bir ortamı olmamıştı. İkisi de yeterli olmuştu. İnsanları çok sevmiyordu, özellikle boş olan türden insanları.
"Taeyong nerde?" dediğinde Dongyoung gözlerini devirdi. "Bu güzel soru, bende bilmiyorum"
Yuta Dongyoung'a inanamaz bir şekilde baktı.
"Onu gavur şehrinde bir başına mı bıraktın?"
Dongyoung uzun bir nefes aldı. "Saçmalama bir randevusu vardı" dedi Dongyoung her şeyi özet geçerken. "Sanat merkezinde bekletti yine bu mal beni, ama sanırım ilk defa kıçımın donması bir işe yaradı. İçerde Jung Jaehyun ile tanışmış, hani Jung Sangmin'in oğlu varya"
Yuta şokla çığlık atmıştı. "Jung şirketinin sahibinin oğluyla mı! Sikt—"
Dongyoung arkadaşına gülümsedi. "Aynı tepkiyi bende vermiştim"
Yuta çıldırmış gibi soru yağdırıyordu, çenesi düşük bir gazeteci olduğu kesindi. "Nerede? Ne zaman? Hangi gün? Tanrım bakma bana öyle tavşan suratlı, bilgi ver!"
Dongyoung tam ağzını açacaktı ki kapı çalındı. İçeriye giren kişiyle ikisi de gülümsemişti. Fakat Taeyong'un yüzü düşünceliydi.
Yuta'yı gördüğünde hiçbir tepki vermemişti bu yüzden. "Hey güzellik sorun ne?"
Taeyong botlarını çıkarıp fırlattı. Hâlâ konuşmuyordu. Bu sefer Dongyoung denemişti şansını. "Sanırım randevu iyi gitmedi"
Pijamalarına değişene kadar salonda çıt bile çıkmadı. Taeyong az sonra sırıtırken söyledi.
"Jaehyun bana dolaylı yoldan ilişki teklif etti"
Şimdi salonda çığlık sesleri vardı. "Ne?"
"Göründüğünden daha farklı birisi olduğu kesin" Taeyong bunu yumuşak koltuğa otururken söylemişti. TV'yi açıp sıkça girdiği kanala basarken Yuta ve Dongyoung ise onun aksine çok heyecanlı görünüyorlardı.
"Nasıl yani?" dedi Dongyoung.
Taeyong sonunda söyledi. "Kurt görünümlü koyun olduğunu düşünüyorum"
Yuta dediğini çok iyi anlayıp gözlerini kıstı. Taeyong ile yakın beyin yapısına sahiptiler ve bu onları daha yakın olmalarını sağlıyordu.
Dongyoung ise saf bir şekilde sormuştu. "Ne yani? Sen nesin o zaman koyun görünümlü kurt falan mı?"
"Hayır ben çobanım," dedi Taeyong. "Koyunumu güzel bir şekilde eğitmeliyim ki bana itaat etsin, öyle değil mi?"
Yuta ise Dongyoung'un karnına dirsek geçirip gözleriyle Taeyong'u işaret etti. "Onu ne kadar iyi eğitmişim görüyor musun?"
Jaehyun'un durumu biraz karışıktı. Şaşkınlık doluydu. Taeyong'un öpücüğü onun bir hoş olmasına sebep olmuştu; fakat diğer yandan ise kendini fazla kaptırdığı için kendine kızıyordu. Bu kadar çabuk yelkenleri suya indirmek ona göre değildi.
Evet Taeyong gerçek dışı güzellikteydi ama o kadar...
Ah tanrım o çok güzeldi.
Jaehyun çoğu kez ilişkiye girmişti fakat onu gördüğünde bütün ilişkilerini silip atmak istemişti. Kendini tutamamış ve ona yaramazca teklif sunmuştu. Fakat anında reddedilmesi bir olmuştu.
Evet, reddedilmişti. Hemde duyabileceği en kibar bir biçimde.
Direksiyonunu kırdı ve siyah arabasını park etti. Evine geldiğinde aklı hâlâ Taeyong'un güzelliğindeydi. O sanat eserine dokunmayı çok istiyordu.
Jaehyun siyah dekor ağırlıklı evine girdiğinde önünde deve boylu arkadaşını görmek istediği son şeydi. Şu an tek yapmak istediği şarabını içmek ve o güzelliği düşünmekti.
Johnny klasik soruyu sordu elindeki popüler magazini kapatmıştı. "Babanla yine mi kavga ettin?"
Jaehyun iç çekti. Babasıyla sürekli kavga ettiği bir gerçekti. Karakterleri uyuşmuyor ve zıtlaşıyorlardı. Jaehyun ne zaman onun evine gitse aralarındaki soğuk ilişki ısınmak yerine güçleniyordu. Babasıyla baba oğuldan daha çok müdür ve çalışan ilişkisi vardı.
Fakat babasının ona zaafı vardı. Her ne kadar araları çoğunlukla kötü olsa bile.
Jaehyun soruyu havada bırakıp yatak odasına yürüdü. Gardırobundan aldığı beyaz yumuşak kazağı üstüne geçirip altına siyah bir eşofman giydi. Yuvarlak gözlüklerini takmış ve kumral saçlarını dağıtmıştı. Şimdi çalışmanın vaktiydi.
Tabii o güzelliği aklından atabilirse.
O meleği.
Jaehyun midesinin tekrar kasıldığını hissettiğinde kahvesini hazırlamış ve masasına geçmişti. Koyu gözler hâlâ gözünün önünde ışıl ışıl parlıyordu sanki. Gömleğinin yakalarını flört dolu bir şekilde düzeltişini, yanağına değen yumuşak pembe dudakları...
"Dostum aşık aşık davranıyorsun" Johnny elini arkadaşının omzuna koydu. "Eğer biraz daha böyle yaparsan gerçekten aşık falan olduğunu zannedeceğim, haha"
Jaehyun elindeki dolma kalemi sallamayı durdururken yutkundu.
"Aşık olmadım" dedi Jaehyun. "Sadece düşünüyorum."
Johnny gözlerini devirdi. "Pekâlâ o zaman şöyle sorayım, ne yapmayı planlıyorsun? Ona yeniden buluşma teklifi mi edeceksin?"
Jaehyun bekledi. Ne yapacağını düşünmesi gerekiyordu, Taeyong'un ilgisini çektiği kesin bir gerçekken ona hızla kapılmak istemiyordu, ağırdan almak istiyordu. Gerçi o güzellik karşısında ne kadar ağır alabileceğini bilmiyordu ya...
"Buluşma olacağı doğru, fakat bu sefer galeride değil."
Jaehyun sırıtarak ekledi. "Evimde olacak."
YOU ARE READING
journalist // jaeyong
FanfictionLee Taeyong güzel ve kurnaz bir gazeteci, Jung Jaehyun ise yakışıklı ve ünlü bir şirketin kurucusunun oğluydu. Kader onları bir gün Paris sanat merkezinde birleştirdiğinde ikisinin de hesaba katmadığı bir şey vardı; aşk. ➖love in paris au! ➖side sh...
