Chapter twenty two

1.3K 125 150
                                        

"Açmıyor," dedi Yuta sertçe. Öfkeli olduğu sıktığı yumruklarından belliydi, ona bakan Doyoung ise çıt çıkarmıyordu, hâlâ öpücüğü düşünüyordu aslında.

İlk öpücüğünü.

"Bizi oyalıyor farkında mısın?" dedi Yuta Doyoung'a dönüp dişini sıkarak. "Bana o yazıyı yayınlayacağını söyledi ama hâlâ harekete geçmedi. Nedesi ise gayet ortada! Tahmin edebiliyorsun öyle değil mi?"

Doyoung cevapladı. "Çünkü aşık oldu?"

Yuta dişlerini sıktı.

"Hayır seks hoşuna gidiyor! Jung Jaehyun yakışıklı ve onu çok iyi beceriyor, hepsi bu."

Doyoung kaşlarını çattı. Arkadaşının arkasından böyle konuşması hiç hoşuna gitmemişti. "Haddini aşma."

"Haddini aşan tam olarak o! Jaehyun'u avucuna aldığı gün bu işi bitirmeliydi! Siktiğiminin yazıyı yazmalı ve çoktan paylaşmalıydı, bu kadar basit!"

Yuta öfkeden çenesi titrerken ekledi. "Ama ne var biliyor musun? Bu gece her şey bitecek. Bu gece o sürtüğe bize oyun oynamak neymiş göstereceğim."

Yuta laptopu açıp blog sayfasına girdiğinde Doyoung'a kabaca söyledi. "Eğer bana yardımcı olmak istiyorsan bana bir kahve getir tavşancık."

Doyoung Yuta'nın dediğine cevap vermemiş ve ona hiçbir duygu barındırmadan bakmaya devam etmişti. "Sen delirmişsin."

Doyoung öfkeden yumruklarını sıkmıştı.

"Seni lisedeyken deli diye çağırdıklarında onlara haksız olduklarını ve kendilerinin deli olduğunu söyleyip seni en azından, en azından beni umursamasan bile seni elimden geldiğince korumak istemiştim. Ama şimdi ne görüyorum biliyor musun? Sen gerçekten onların dediği gibi deli değilmişsin, sen delilikte çığır açmış aşağılık herifin tekiymişsin!"

Yuta bağıran küçüğe omuz silkti.

"Eğer sıkıcı konuşman bittiyse kazanacak bir param ve bir sürtüğe verilecek dersim var, yaylanır mısın?"

Doyoung masadan kalkmış ve salondan ayrılmıştı. "Keşke ilk öpücüğümü senin gibi gözü dönmüş bir kaçığa vermeseydim!"

Yuta ise iç çekmiş ve laptopta dosyaları teker teker taramaya başlamıştı, küçük umrunda bile değildi. Şu an halledecek bir işi ve verecek olduğu bir dersi vardı.

Yuta internet explorera tıklayıp tam bloga girecekken masaüstünde bir şey dikkatini çekmişti.

Adsız bir word dosyası.

Yuta dosyayı tam sürükleyip çöp kutusuna götürüyordu ki sonradan kaşlarını çatıp üzerine tıklarken bulmuştu kendini. Gereksiz çöpleri genelde Doyoung oluşturur ve onları silmeyi unuturdu. Yuta sertçe nefesini verdi, birkaç saat önce en azından akıllı birisini öpmüş olmayı yeğlerdi.

Önüne sayfalar dolusu yazı düşünce Yuta dondu kaldı. Baştan aşağıya sabırla ve dikkatle okumaya başladı. Jung ailesiyle alakalı acı gerçeklerin hepsi, Taeyong'un bulduğu kolyenin fotoğrafına kadar bütün ailenin sırları bu word dosyasındaydı.

Yuta gülümsedi. "Yayınlayacak cesareti bulamadın demek, sürtük."

Yazıyı kopyalayıp Taeyong'un kendi blog sayfasına girip yapıştırdı. Yazıyı gördükçe kendinden geçiyor, keyifli bir hâl alıyordu. Ama bir yandan da Yuta arkadaşını tebrik ediyordu, çünkü bunun gibi aşağılayıcı bir yazıyı meslek hayatında ne duymuş ne de görmüştü. Taeyong verdiği gazla çok iyi çalışmıştı anlaşılan.

journalist // jaeyongOnde histórias criam vida. Descubra agora