Mezopotamya topraklarının görkemli ve şanlı şehri, Şanlıurfa'nın güzeller güzeli genç kızı;
Nazar Koçak...
Urfa'nın genç, çalışkan ve de güzeller güzeli kızıydı Nazar. Okumak ve öğretmen olmak onun vazgeçmediği umuduydu. Gök...
Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.
Bölüm müziği: Sezen Aksu, Kıran kırana.
Nazar'ın nehre atlamasına Kendal şok içinde bakarken, bir anda ortalığı tozu dumana katarak çığlık artırarak duran araba adeta öfkesini kusar gibi sert bir fren yaptı. Ve onun ardından tamına duran beş araba Kendal'ı dumura uğrattı. Dut yemiş bülbül gibi arabalara bakarken en ön arabanın kapısı hışımla açıldı.
Arabadan öfkesi dünyayı yakacak kadar, öfkeden gözü kararmış olarak iken Said Bin El-Malik'ti.
İnmesi ile adeta uçar adımlarla Kendal'ın gırtlağına yapışması bir oldu. Gram nefes aldırmaz, kemiklerini kıracak kadar sıkmaya başlarken Kendal'ın gözleri yerinden çıkacak gibi kocaman açılmıştı. Hiç görmediği, tanımadığı bir adamın bir anda boğazına yapışmış boğuyordu.
Ama bir dakika! Karşısında ki bu adamın siması bir yerden tanıdık geliyordu. Bir yerden görmüş gibiydi hemde defalarca.
Bu adam televizyonlarda, haberlerde, mağazinlerde gördüğü adamdı. Katar'ın yeni kralı Said Bin El-Malik'ti. Nam-ı değer Emir-i Âzam!
Büyük bir şaşkınlık içinde Maliğin yüzüne bakarken Malik bedenini paçavra gibi adamlarına fırlattı. Adamları kollarının iki yandan tutarken Malik saçını tutarak başını hızla yukarı kaldırdı.
" Nazar nerde! " Dedi tıslayarak ölümcül bir ses tonuyla. Korkuyla yutkundu. Nasıl cevap vereceğini bilemedi karşısında Azrail gibi dikilen adama? " B-bilmiyorum. K-kaçtı gitti, "dedi kekeleyerek.
Malik psikopat gibi sırıttı. " Bilmiyorsun? " tek bir kelimesi korkudan altına işeyecek kadar etki yapmıştı. Hatta baya baya işiyordu. Maliğin bakışları yaş içinde kalmış içinde kalmış pantolonuna kayarken utancından yerin dibine girdi.
" Altına işediğine göre büyük, çok büyük bir kabahat işlemişsin. Ve bu kabahat, benim kadınıma saldıracak kadar Çok! Çok! Çok büyük! " Dedi Malik kollarını iki yana açarak öfkeyle kükreyerek. Ardından hemen Kendal'ın boğazına yapıştı tekrardan.
" Ba-na he-men ce-vap ver! " Dedi her harfi her heceyi tek tek bastırarak. Ve ardından Urfa'da yankılanacak şekilde kükredi." Nazar nerdee! "
Kendal korkuyla yüzüne bakıp başıyla nehri gösterdi. " K-köprüden nehre a-atladı. "
İşte o an safir gözleri çakmakla tutuşturulmuş gibi alev aldı. Gözleriyle Kendal'ı yakıp kül etti. Tek salise içinde Kendal'ın gırtlağına yapıştı ve öyle sıktı ki kendal'ın kırılan kemiğinin sesi çat diye duyuldu. " Ne dedin sen? " Öyle bir bağırışlakükremistiki Kendal dahil tüm korumalar yerinden bir karış sıçramıştı. Kendal yüzü öfkeden Mâlik'e boğazının izin verdiğince cevap verdi. Çünkü gram nefes aldırmıyordu.