Bölüm. 17: Görkemli nişan.

12.3K 727 431
                                    

Bazı masallar vardır; gerçek olmadığını bildiğimiz ama gerçekmis gibi inandığımız, büyüsüne kapıldığımız, dinlediğimiz o aşk masalları...

Binbir gece masalları, kül kedisi, pamuk prenses, peri masalları gibi ve dahası...

Gecenin karanlık koynunda, Anamızın yanık bağrında uyurken dinlediğimizde, bizi bir masal diyarına götüren, o aşklarına imrendiğimiz imkansız aşk masalları vardı..Ve sonra tılsımlanmış gibi, bizi büyüsüne çeken esrarlı bir masalının içinde olmayı düşlerdik. Onların imkansız ama masalsı aşklarını yaşamayı isterdik. Onların yerinde olmayı isterdik. Ama imkansız olduğunu bilirdik, yinede düşlemeye devam ederdik.

Peki ya o dinlediğimiz masal, hayal olmaktan çıkıp gerçek gibi karşımıza çıkar mıydı?

İmkansızdı ama çıkardı. Çıkmıştı bile.

Tamda şuan olduğu gibi!

Dünyanın bir ucundan, bir ucuna uzanan bir masal dünyasının içindeydim. Masallardaki gibi ihtişamlı bir sarayın önünde, masallardaki gibi o prensin hemen yanı başında, masalın beni bulduğuna an be an şahitlik ediyordum.

Bir ülkeden, bir başka ülkeye uzanan; Urfa'dan katara uzanan bir aşk masalını tamda şuan yaşıyordum. Urfa'nın o çoban kızıyla, Katar'ın Emir-i Âzam dedikleri kudretli adamın masalının sihirli bir kalemle yazılışını görüyordum. Tam karşımda bana saygılarını sunmak için eğilen adamla ve binlerce insanla hem de!

Tıpkı kül kedisinin Sindirella olması bu gibi, Çoban kızın prenses olması gibiydi içinde olduğum bu imkansız ama gerçek olan bu masal.

Önümde bellerini bükerek saygılarını sunan, dahası da eğilmiş olan bu adama karşı ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Gerçi bundan önceki hayatımda böyle bir şeyin başıma geldiğini hatırlamasamda, bu an için ilk defa böyle bir şey başıma geliyordu.

Hepsi yavaşça bellerini doğrulturken, Malik doğrularak yanıma yürümeye başladı. Karşımda durunca elleri yanağımı sardı. Sıcak avucu yanağımda soba etkisi yaparken baş parmağıyla yanağımı zarifçe okşadı. Gözleri sevgiyle bakıyordu bana.

" Bundan sonra bu saray benim olduğu gibi seninde. Sözün, benim ve halkım için bir hükümdür. " Sözleri üzerine herkesin bakışlarında şaşkınlık oluşurken ellerimi avucuna alıp parmaklarıyla çepe çevre sardı. Ardından hızla yürümeye başlarken beni de kendisiyle birlikte yürütüp sarayın o devasa ve ihtişamlı kapısından içeriye doğru ailesinin içinden geçerek götürdü.
Ve kapıdan içeri girerken beni dilleri tutturacak sarayın içi karşıladı.

O an içimden; " aman Allah'ım! " Dedim.

Resmen saray değil, cennetten bir saraydı. Öyle dehsetül vahsetti ki kelimelere anlatılması kesinlikle imkansızdı. Ki anlatsam bile hangi birini anlatabilirdim ki? Böyle bir güzellik nasıl anlatılabilirdi?

Altın rengiyle boyanmış, binbir süslemelerle haşmetli gök kubbenin altında dehşet derece uzun ve ihtişamlı bir saray girişi yer alıyordu. Kubbenin altından devasa büyüklükte kristal taşlı cam avize sarkıyordu. Her iki adım ötesinde kristal şamdan kıllı adını bilmediğim süşlükler duruyordu. duruyordu. Kafamı çevirip arkamızdan bizi takip eden insanlara baktım. Hepsini o dev televizyonlarda görmüştüm. Ürkekçe kafamı çevirip yanımda elimi tutarak bir kral edasıyla yürüyen ada baktım. Ki zaten dediği gibi kraldı.

NAZAR-I AŞK ( Askıya Alındı. Devam Edecek)+18 KitaptırTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang