25. Bölüm

235 55 3
                                    

Böyle bir şey bana yapılsaydı affetmezdim. Sevdiğim gidip benim düşmanımı öpseydi etmezdim. Onu affetmeyi bırakın dinlemezdim dahi.  Ama şu an onun beni dinlemesine ihtiyacım vardı. İnanıyorum ki onun da vardı.

"Yiğit..."  Buradan açabilmenin tek çaresi Yiğit'ti.  Şu an bana burada en uzak ama aynı zamanda en yakın kişi olan oydu. Benim buradan tek çıkış yolum oydu.

Tuğçe'nin yüzündeki sırtış hiçbir zaman silinmemişti. Beni köşeye sıkıştırmıştı. Eline çok büyük bir koz geçmişti. Tabii ki bunu kullanacaktı. Savaş'ı ele geçirmenin yollarını bulacaktı.

Onun gözleri hala bendeydi. Sanki yaptığından pişman olmuşa benziyordu. Benziyordu değil kesinlikle pişman olmuştu. Gözlerinden okuyabiliyordum ben bunu.

"Bana karşı bir şeyler hissettiğini bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum." Ellerimi tutmuştu Yiğit  bunları söylerken. Zaten sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum aptal.  Tabii ki de ona karşı bunları söylemezdim. Ama Yiğit'in gözlerindeki gördüğüm pişmanlığı kullanilirdim.

"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi?" Bunları söylerken aynı zamanda gülmemek için ayrı bir çaba sarf ediyordum.  Klasik Türk filmlerine dönmüştük. 'seni seviyorum' 'nayır yalan söylüyorsun!'  Türk film klasiği.

"Nil..." O cümlesini tamamlamadan ben kapıya doğru konuşmaya başlamıştım. Taksiciye söylediğim gibi orada bekliyordu. Ama bir dakika? Kanlar içinde yüzü paramparçaydı. Böyle beklemiyordum tabii ki de. Attığım çığlıkla Yiğit yanıma koştu. Deliler gibi ağlıyordum ve deliler gibi hareketler etmeye başlamıştım. Hiçbir şey benim kontrolüm altında değildi sanki her bir hücrem farklı bir yere gitmek istiyormuş gibiydi.

"Nil sakin ol lütfen." O yaptırmıştı o öldürtmüştü oradaki adamı. O da katildi. bana göster resimlerini katili olan Savaş'tan oda farksızdı.

Daha önce resimlerde bir dünya ölü görmüştüm ama gerçeği ile hiç karşılaşmamıştım. Onların alışık olduğu şey bana da artık kolay bir iş gibi geliyordu. Sonuçta önüme çıkan herkes adam doğuruyor, adam öldürüyordu.

Yediğim tokatla ellerimi zeminde bulmuştum.  Kafamı kaldırdığımda bana tokatı atanın Tuğçe olduğunu anlamıştım. Buna nasıl cüret edebilir ki?

"Bak deli, elimden bir kaza çıkmadan siktir git buradan." Elini çevirdiği taksiyi gördüğümde adam sapasağlam oradaydı. Üstü başı tertemizdi. Hiçbir yerinde kan yoktu. Ama ben az önce adamın yaralı olduğuna yemin bile edebilirdim.

Yiğit yanıma gelip beni kucağına alıp taksiye bindirdi. Ellerini başımdan ayırmıyordu. Sürekli ağlıyordum ve bunu umursamayacak durumda değilim. Hem Savaş'ın bizi o halde görmesini ağlıyordum hem de halisünasyon gördüğüm için.  Bilerek yapmışlardı.Savaş'ı benden koparmak, Savaş'ı benden almak, Savaş'ı kendine çekmek için yapmıştı bunu. Hepsi birer oyundu. Beni oraya çağırmasını Tuğçe istemişti ondan. Çünkü Yiğit'in gözlerindeki pişmanlığı görmüştüm.

Savaş'ın evine geldiğimizde donup kaldım. Neden beni buraya getirmişti ki? Ya da ben Savaş'ı gördüğümde ne diyecektim ona? Ya da Savaş beni gördüğünde nasıl tepki verecekti? Hepsi birer muammaydı.

"Seni mutlu edebilecek tek kişi o. Git ona." Yiğit kapımı açarken söylemişti bunları. Bana karşı yoğun duyguları olduğunu hissediyordum. Bunları zaten görüyorum ama onun böyle bir tepki vermesi beni çok şaşırtmıştı. Beni kendi elleriyle Savaş'a getirmişti . Beni kendi elleriyle düşmanına getirmişti. Belki ilerde pişman olacaktı ama yine de getirmişti.  Sırf benim mutlu olmam için kendi mutsuzluğuna boyun eğmişti.

Ona hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp gittim Savaş'ın evine. Ne diyecektim ki onu gördüğümde?  Beni isteyecek miydi? Kapıyı defalarca yumruklyordum ama hiçbir ses gelmiyordu içerden. Bazen tıkırtılar duyuyor da ama belki de ben  halüsinasyon görüyordum.

"Aç. Nolur aç." Ona açıklamamı yapmam gerekiyordu. Beni dinlemesi gerekiyordu. Doğruları öğrenmesi gerekiyordu. Defalarca haykırdım, defalarca bağırdım, defalarca yumrukladım kapıyı. Açmadı. İçerdeydi belki? Duyuyordy ama açmıyor sadece. Ya da ben artık düşünmek istemediğim için sadece bunda yoruyordum. Ona sarılmak istiyordum. Öpmek istiyordum. Kokusunu doya doya içime çekmek istiyordum. Tuğçe'nin defalarca yaptığı şeyi sadece bir kez yapmak istiyordum.

Sabah uyandığımda yine Savaş'ın kapısındaydım. Orda uyumuş olmalıydım. Ama üstümde örtü vardı. O örtmüştü üstümü. Yine dayanamayıp gelmişti bana. Yine görmüştü beni. Sadece kendisini gizlemişti benden. Her zaman yaptığı gibi.

Oturduğum yerden kalkıp tekrardan yumruklamaya başladım kapıyı.

"Savaş ben geldim aç kapıyı. Bir kez dinle sadece lütfen." Sonuna doğru incelmişti sesim. Sadece bir kez dinlemesini eğer affetmezse o zaman affetmeyeceğini söylemek istiyordum. Ama beni dinlediğin de bana hak verecekti. Ben sadece bizi düşündüğüm için öpmüştüm onu. Ben sadece bizim için yapmıştım her şeyi. Ben her şeyi bu kadar çok gözü almışken onun bu kadar bencil olmasını anlamıyordum.

"Ne var?" Bir yumruk daha atacakken açmıştı kapıyı. İfadesi değişiklikti. Bana daha önce hiç böyle bakmamıştı.

"Dinl..." Yine en nefret ettiğim şeyi yaptı. Kapıyı yüzüme kapattı.

"Savaş kendinden kaçamazsın. Sen de beni dinlemek istiyorsun. Sadece bir kere."  Belki duymuyordu dediklerimi belki kapının arkasına çökmüş beni dinliyordu. Kim bilir?

"Hep kaçtım. Korktum ailemin katilini sevmekten. Nefret ettim tiksindim kendimden. Daha önce bu kadar lanet bir duyguya teslim olmamıştım. Her zaman bir nefret beslemeye çalıştım sana karşı. Ne kadar çok uzaklaşırsam o kadar çok bağladın kendine. Sana geldim defalarca. Aynı zamanda senden defalarca kaçtım. Sen benim kendime en büyük yenilgimdin. Senin yüzünden kendime düşman oldum, sana aşık olurken. Seni görmediğim her saniye sana söverken, gördüğümde nasıl bu kadar güzel olabildiğini düşündüm. Bu kadar kusursuz ve aynı zamanda bu kadar acımasız? Kabul etmedim o insanları gördükçe. Yapmaz. Yapamaz dedim. Bu kadarı fazla dedim. Yapmışsın. Yine yanıldım. Sana karşı hep yanıldım. Ama sen de yanılıyorsun Savaş Karan. Ben Yiğit'i kendim için öpmedim.  Bizim için öptüm. Kendimden defalarca tiksindim. Ama sırf senin iyiliğin için kabul ettim yine de. Senin için kendimden vazgeçtim. Senin için ben, ben değildim. Defalarca kurtarmadın mı beni? Aynı zamanda o kadar çok başbaşa bırakmadın mı beni ölümle? Bana kendini ver istedim Savaş. Bana bir kez Tuğçe'ye baktığın gibi bak istedim. Beni Tuğçe'nin yerine koy istemedim. Beni ben olduğum için sev istedim. Sana zarar gelmesin diye haber vermedim sana. Kızdın mı bana? Kız Savaş. Bu sana ilk yenilgim değil. Bu senden ilk nefret edişim değil. Ama bu sana son söyleyişim olacak. Seni... Seni seviyorum Savaş." Dedim gözümden akan yaşı silerken. Ailenin verdiği dehşetle ayların verdiği üzüntü ayların verdiği sevinçle anlatmıştım ona bunları. Belki duyuyordu belki de umursamayıp içeri geçmişti. Belki biliyordur artık ona karşı olan hislerimi belki de hiç birisini duymamıştı. Eğer duymadıysan bir daha ona söylemezdim bunları. Bir daha ona söyleyemezdim bunları. Şu an ne yaptığını merak ediyordum, şu an beni düşünüp düşünmediğini, şu an pişman olup olmadığını, şu an yaptığı her şeyi bilmek istiyordum. Beni affedip affetmediğini öğrenmek istiyordum.

Kapı açıldı. Kapıyı açan üstünde Savaş'ın tişörtünü giymiş Tuğçe'ydi.  Şu an yerinde olmak istediğim kızdı. Geceyi benim  sevdiğim adamla geçirmiş olan.

"Savaş seni az önce kovmadı mı? Ne yüzsüzsün sen be!" Diye soran Tuğçe'ye  arkadan Savaş'ın sesi geldi. Bana yakındı ses. Ama bir o kadar uzaktan geliyormuş gibi hissetmeme yol açabilecek cümleyi kurmuştu.

"Şu komidinin üstünde ki parayı verip yolla, onunla işim bitti."


Sınavlarimdan dolayı iki güne bir bölüm almak zorunda kalıyordum ama inşallah bundan sonra her gün bölüm atacağım. Bu arada Savaş'tan nefret ediyorum .d her geceyi farklı bir kızla geçirmiyor ama sürekli Tuğçe'ye kanıyor. Nil'den de nefret ediyorum. O da çok salak. Ama halüsinasyon görsem ben de öyle olurdum herhalde. Fatih'te çok salak. Ablasına hiç moral vermiyor, yanında olmuyor.  Benim kardeşimin bana  yaptığı tuvalet kağıdına çikolata sürmesi gibi bir şeyler yapmıyor ama yine de sevmiyorum. Daha çok yanında olması gerekiyor. Neyse size iyi okumalar ben yeni bölüm yazacağım.

Gelecekteki Geçmiş (Tamamlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin