1/Akıl Hastanesi

40.7K 1.1K 488
                                    

-ŞEYDA YÜCEL

Odanın kapısını kilitlediğinde saat gecenin ikisiydi. Tüm vücudum korkuyla titrerken uykulu gözlerim karşımda sinsice gülen Cabir'e odaklanmaya çalışıyordu. Pencere köşesine ilişmiştim. Elimi kolumu nereye koyacağımı bilmediğimden de saçlarıma geçirmiş, duvara yaslanmıştım. Çünkü bu kadardı işte... Gidebileceğim, kaçacağım yer sadece bu kadardı... 50 metre mi? Ya da yüz? Bilemiyordum ama en fazla pencere köşesi. Kapıdan pencereye kadar 30-40 adım ediyordu işte. 9 aydır daha fazlasını da atamamıştım zaten. Cabir yüzünden... Cabir Yaman, raporlarda beni akıl hastası olarak gösterip zorla 9 aydır bu hastanede tutan saplantılı hemşire...

Her şey anne ve babamın bir trafik kazasında vefat etmeleri ile başlamıştı. Onların cenazesinde sözde beni sakinleştirmek adına iğneler yapıp ilaçlar vererek ruh sağlığımla oynamaya çalışmış, kimsesiz kaldığım içinde zorla çalıştığı bu akıl hastanesine tıkmıştı. Ne kadar doktor varsa, ne kadar çalışan varsa, herkese benim deli olduğumu inandırmıştı. Bu onun için zor değildi çünkü... Ya raporları değiştirirdi, ya sonuçları, tahlilleri... Olmayan şeyleri varmış gibi gösterip dururdu. İşte benim hayatım tam da bu noktada kaymıştı ve ben artık bu hastaneden kurtulmak değil, sadece birinin bana inanmasını istiyordum... Tek bir kişinin, gözlerimin içine bakarak " Şeyda, ben sana inanıyorum! " demesini istiyordum, hepsi bu...

Tam 38 kere bu hastaneden kaçmayı denemiştim. Hiçbirinde de başarılı olamadım. Hastane çok eski bir hastaneydi ve hastalara iyi davranan çalışanların da olduğunu söyleyemezdim. Zaten hastane bahçesinin de etrafı resmen surlarla çevriliydi. Her yerde güvenlik görevlileri vardı ve kapılardan çıkmak neredeyse imkânsızdı. Cabir zaten asla peşimi bırakmıyordu, özellikle geceleri. Sürekli boş anında gelip beni tehdit ediyor, korkutmaya çalışıyordu. Ya da canımı yakıyordu işte... Öldürmeye çalıştığı zamanlarda çok olmuştu ve bütün bunları yapmasının tek bir sebebi vardı; ona aşık olmamı istiyordu çünkü saplantılı bir manyağın tekiydi! 

Geçen hafta sağ ayak bileğimi kırmıştım. Cabir'den kurtulmaya çalışırken... Saldırmıştı bana, dokunmak istemişti! Peşimi bırakmıyordu... Sürekli beni köşeye sıkıştırıyor, üzerime yürüyordu. Darma duman olmuştum artık. Çok kez de öldürmeye çalışmıştım onu. Hep birileri gelmişti. Onun bir çığlığı ile bütün hastane odama toplanırken, benim koskoca feryatlarıma hiç kimse gelmiyordu... Çünkü ben sözde deliydim! Adıma düzenledikleri sahte raporlar... Atılan iftiralar... Cabir ile ilgili söylediğim her şeyi, halüsinasyon olarak geçiriyorlardı kayıtlara. Yani aslında özgürlüğümü el birliği ile çalmışlardı benden, Cabir sadece onlara yön göstermişti. 

Derin derin nefes alırken geri geri gidiyordum. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Sağ ayağımın üzerine basamadığım için topallıyordum. Cabir ise kitlediği kapının önünde gömleğinin düğmelerini çözüyordu. İğrenç yüzünde çirkin bir gülümseme vardı. Aynı zamanda da beni süzüyordu. Düğmeleri tamamen açtıktan sonra gömleğini çıkardı ve yatağımın üstüne attı. Uykusuzluktan moraran gözlerim korkuyla bakıyordu ona. Üzerime doğru gelmeye başladı. Sırtımı duvara yaslamıştım. Titriyordum ve yumruğumu sıkıyordum.

" Sakın yine o iğrenç ellerinle bana dokunmaya kalkışma! Sakın! " diye söylendim öfkeyle bakarken. Güldü bu sözlerime ve saçlarını karıştırdı.

" Sana dokunmayı, seni hissetmeyi, öpmeyi, çırılçıplak görmeyi... O kadar istiyorum ki Şeyda! Bu arzuma asla engel olamazsın. Fakat bugün senin doğum günün. Sana bir sürprizim var... " dedi. Artık bana oldukça yakındı. Cebinden küçük bir torba çıkardı ve bana uzattı.

" Ne bu? " diye sordum panikle.

" Bu gece seninle bir oyun oynayacağız. Lakin doğum günün olduğu için biraz macera dolu bir gece geçirelim istedim. " dedi. Yüzü bir anda ciddi bir hal almıştı. Torbayı titreyen elime verdi. Sonrada yüzümün önüne düşen saçlarıma dokundu ve arkaya doğru itti. İğrenerek vurdum eline.

SaplantıWhere stories live. Discover now