5/Bana İnanmak Zorundasın

16K 937 254
                                    

-ŞEYDA-

Çıkış kapısını can havliyle açtığım an panikle dışarıya doğru adım attım fakat o an birine sertçe çarptım ve beni bir anda belimden kavrayarak sıkıca tuttu. Sersemlemiştim ve başımı istemsizce göğsüne gömmüştüm. Ben başımı kaldıramadan Cebir'in sesi geldi arkamdan ve sanki bana elini uzatacakmış gibi korkuyla sarıldım beni tutan kişiye. Başımı iyice gömdüm göğsüne ve gözlerimİ sıkıca kapattım, çok sıkı. Korkuyordum, titriyordum... Hızlı hızlı nefes alıyordum fakat kokusu da hızla doluyordu burnuma. Sonra kalp atışlarına kulak verdim. Gittikçe hızlanan, saat gibi kalp atışları ve arkamdan ismimi haykıran Cabir... O an daha fazla bu şekilde kalamayacağımı fark ettim ve yavaşça başımı gömdüğüm yerden kaldırdım...

Bir yüz... Kahverengi gözler, keskin bakışlar, fındık gibi bir burun, kirli sakallar... Hayretle bana bakan bir insan sureti. Kalakaldım yüzünü aniden görünce ve Cabir'in tekrar seslenmesiyle irkildim. Hemen ellerimi ondan çektim. Arkamı bir anda döndüm ve saçlarım bu sırada adamın suratına çarpmıştı. Onlara döndüğümde herkesten daha öfkeli görünen Hale hanım, hızla nefes alıp veriyor, arkamdaki adama bakıyordu. Miraç bey ise tedirgin bir haldeydi ve bana elini uzatıyordu. Cabir'de onlardan bir adım öndeydi ve kinle bakıyordu suratıma.

" Bu kez değil... Bu kez kimseyi bir deli olduğuma inandıramayacaksın Cabir! Bu kez beni oraya götüremeyeceksin! " diye bağırdığımda ortamda büyük bir sessizlik hakimdi. O kadar öfkeliydim ki. Beni ölüme götürecek olmasını kabullenemiyordum. Yaralı parmaklarımla oynamaya başladım. Stresliyken hep böyle yapardım. Yaralarım da sızlıyordu zaten.

" Şeyda, sakin ol. Şimdi hastaneye gideceğiz ve gerekli ilaçları alınca kendine geleceksin! " dedi Cabir. Sesindeki sinsilik tüylerimi diken diken etmeye yetmişti. Başımı sağa sola salladım ve acıyla güldüm.

" Size beni eve alın diye yalvardım! Onu değil! Beni, beni! " diye haykırdım sitemle. Miraç beye dönmüştüm. Hala elini uzatıyordu bana. Oysa ben ona inanmak istemişim. Bana öyle bir bakıyordu ki, inanmak istemiştim...

" Şeyda, sakin ol. Önce konuşmamız lazım. Daha sonra ne yapılması gerekiyorsa birlikte yaparız. Söz veriyorum birlikte gideceğiz o hastaneye. " dedi Miraç. Geriye doğru bir adım attım ve başımı iki elimin arasına aldım. Allah'ım şimdi delirecektim!

" Hala bana oraya gitmekten bahsediyorsun... Hala beni o hastaneye tıkmaktan bahsediyorsun! Olmaz... Bu kez olmaz, yapamazsınız bunu! " diye bağırdığımda sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki boğazım ağrımıştı. Hepsi meraklı gözlerle bana bakarken ayaklarım çırılçıplaktı ve bir taşın batmasıyla irkildim. O an Cabir elimden tuttu ve beni kendine doğru çekti.

" Bırak! Bırak beni! Yardım edin! " diye bağırmaya başladım ve doktor Miraç bir anda kendine çekti Cabir'i. Sonrada elini kolumdan ayırdı ve öfkeli bakışlarını Cabir'e dikti.

" Dokunma kıza! Kimse ama kimse dokunmasın! Ona yaklaşmayacaksın! Canının yanmasını istemiyorsan, yaklaşmayacaksın! " diye bağırdı sonra ve ben ağlamaya başladım. Sanki sokak etrafımda dönüyormuş gibi hissediyordum.

" Bu bunu bilmem kaçıncı söyleyişim bilmiyorum ama... Ben deli değilim! Duydunuz mu beni! Ben deli değilim! Ama delireceğim! Az kaldı! Ve söz veriyorum delirdiğim gün gelip size; ben delirdim diye haykıracağım! Söz veriyorum! " diye bağırdım ve doktora çevirdim bakışlarımı.

" Ne yaparsam... Ne yaparsam bu kız gerçekten de deli değil dersin! Konuş! Ne yaparsam? " dediğimde sitemle bakıyordum yüzüne. Doktor bir anda ciddileşti ve derin bir şekilde baktı gözlerime. Sonra Cabir'i kenara itti ve kapıdan dışarı çıktı. Tam karşıma dikildi. Önce gözlerini kapattı ve sonra derin bir nefes aldı. Şuan tek umudum oydu... Tek umudum doktordu. Beni içeriye almıştı, bana bir umut olmuştu. Doktor vicdanlıydı, herkese, benim bir deli olmadığımı kanıtlayabilirdi, beni bu cehennemden çekip alabilirdi. Bana bakan bu gözler, bunu yapabilirdi. Ben doktora güvenmek istiyordum... Hayatımda bir kez olsun, birine güvenmek istiyordum! Kimsesiz kaldığım şu dünyada, birine sığınmak istiyordum. Korkudan ölürken dahi... Yaşamış olduğum her ne varsa, içinden sapasağlam çıkamamış olsam bile, dik durabilmek istiyordum... Hayatımda bir kez, sadece bir kez...

SaplantıWhere stories live. Discover now