3| diz çök

516 75 195
                                    

Herkes zaman zaman yalnız kalır.
Ama ben binlerce kilometre yürürdüm sadece gülüşünü
görmek için.
-Alan Walkers/Unity

Koridorda yürüyordum beni götürdükleri yere doğru ama aklım az öncede kalmıştı. Yüzümdeki gülümseme düşüncelerimle orantılı bir şekilde artarken, onun yanından ayrıldığım andan beri içimdeki o garip duygunun bir anda yok oluşunu sorguluyordum.

"Kalacağınız oda burası efendim."

Geldiğimiz kapının önünde durduklarında bu odanın gözlerimi açıp Hoseok'u ilk gördüğüm oda olduğunu fark ettim. Bu hoşuma gitmişti, oda tanıdıktı ve şimdiden benimsemiştim burayı. İçeri girmem için kapıyı açtıklarında onlara karşı gülümseyip teşekkür ettim, ardımdan tekrar kapatıp burada yalnız kalmamı sağlamışlardı. Gözlerimi henüz inceleme fırsatı bulduğum odada gezdirmeye başladım. Sağ tarafta uyandığım yatak vardı ve sol tarafta bir boy aynası. Tam karşımda küçük bir balkon bulunuyordu, perdeler ise krem ve altın rengiydi. Balkonun hemen sağ tarafında ahşap olduğunu düşündüğüm bir kıyafet dolabı vardı, hemen yanında ise başka bir kapı. Merakla yaklaştım ve kapıyı araladım, tahmin ettiğim gibi lavabo ve banyoydu. Arkamı dönüp tekrar etrafa baktım, her yerde altın işlemeler vardı. Üstelik krem rengine de oldukça ağırlık verilmişti.

Henüz açık olduğunu fark ettiğim ağzımı kapatıp gülmeye başladım. Bu oda benim odamdan bin kat daha güzeldi ve henüz yeni yeni şaşkınlığımı atlatıp olanları kavramaya başlıyordum. Yumuşak olduğunu önceden deneyimlediğim yatağın ucuna oturup gözlerimi yere diktim.

Hayranı olduğum bir webtoonun tam olarak içine düşmüştüm, peki şimdi ne yapacaktım?

Henüz bu soruya cevap bulamayacağımı farkedince ertelemeyi seçtim, akışına bırakmak en iyisi olacaktı. Zihnimdeki soruları kovunca aklıma yine o gelmişti, şaka gibiydi. Resmen göz göze gelmiştik ve sesini yakından işitmiştim. Gözlerini görmüştüm, gerçekten de renk değiştiriyordu. Kendimi arkaya doğru bırakıp sırtımı yatakla buluşturdum. Gözlerim tavanda tura çıkmışken dişlerim de alt dudağımı çekiştiriyordu çünkü her şey hayal ettiğimden çok daha güzeldi. Kıkırdayıp yatakta yuvarlanmaya ve tepinmeye başladım. Dışarıdan gören biri delirdiğimi düşünebilirdi ama umrumda değildi ve nasıl olmuşsa olmuştu kurcalamayacaktım buraya nasıl geldiğimi. Çünkü eğer kurcalarsam tüm büyü bozulur ve gözlerimi yine kendi odamda açarım diye korkuyordum, onu bulmuşken kaybedemezdim.

"Rüyayı yaşamak dedikleri bu olsa gerek?"

Kendi söylediğime gülerken uzun zaman sonra ilk defa bu kadar içten kahkaha atıp mutlu olduğumu fark ettim. Küçük odasında hyunglarının işten dönmesini beklerken çizim yapıp kitap okuyan Jungkook'un yalnızlığı yoktu sanki üzerimde, ana karakterleri tanıdığımdan kaynaklanıyor da olabilirdi tabi. Buradaki birçok kişiyi tanıyordum her ne kadar onlar beni tanımasa da. Başımı iki yana salladım olumsuz düşünmeyecektim, zamanla tanırlardı. Hem şu an resmen el üstünde tutuluyordum çok şanslıyım, zindana atıp sorularının cevaplarını zorla da alabilirlerdi öyle değil mi? Neyse ki her şey yolunda gidiyordu ve tekrar söylemeliyim ki bu oda harikaydı.

Kapı tıklatılınca doğrulup ayağa kalkım. Birkaç saniye sonra kapı açılmış benim yaşlarımda görünen bir çocuk içeri girmişti. Gerçeği, Kral ve hizmetliler dışında birçok kişi benimle yaşıt görünüyordu. Çocuk karşıma geçip eğilince incelemeye başladım. Kahverengi saçlara sahipti, gözleri bal rengini andırıyordu ve buğday tenliydi, üstelik bana oranla biraz çelimsiz görünüyordu.

The KINGDOM |YoonKookWhere stories live. Discover now