Önsöz

808 54 7
                                    

Benim adım, soyadım, silüetim ancak bir düşmanınıza çevirdiğiniz intikam ateşinde belirirdi. Nefreti, ihaneti ve sevgiyi ancak ben tek bir bedende birleştirip bir başkasının adına kanlı ellerimle serbest bırakabilirdim. Başkasının günahlarını yüklenir, suçlarını kabullenir ve onlara zaten kana bulanmış ellerimle yardım ederdim. 

Beni kullandıklarında sanıyorlar ki kan onlara sıçramaz, bulaşmaz. 

Yanılgılarının en büyüğü de buradaydı ya. Ben sadece öldüren bir çift el, tek kurşun ya da bir silahın tetiği olabilirdim ancak hiç kimse, beni tutmadığını söyleyemezdi. Hiç kimse masum olduğunu söyleyemezdi. İnkar edemezdi. 

Şapkamın kepini iyice suratıma gölge ederek döner kapıdan içeri girdiğimde ayakkabılarım mermer zeminde tıkırdıyordu. Doğrudan resepsiyonu geçip asansöre doğru yürüdüm. Resepsiyon yerinde yoktu. Güvenlikler, sandığımdan daha dikkatsiz ve uykuluydu. Oraya, izinsiz olarak girdiğimi gören tek şey içeriye girdiğimden beri gözüme kestirdiğim on bir kameranın sadece beşiydi ve onlar da suratıma tanıklık edemezdi. Gölgeydim onlar için. Yaşamayan, nefesi bile olmayan bir gölgeden farksızdım. Beni çağırdıklarında karanlıktan çıkardım lakin uzun zamandan beri güneş bile yüzüme tanıklık edemezdi.

Asansörün kapıları açıldığında şapkamın kepini düzeltir gibi yaparken hep kameraya karşı yüzümü gizliyor hem de açısını kestirmeye çalışıyordum. Sağımda, yukarıdaydı. Arkamı döndüm ve elli üçüncü kata bastım.

Asansördeki müzik sesi dikkatimi dağıtmıyordu. Şanslıydım ki o gün Barış Manço'nın "Ayı" şarkısı çocukların oyuncak piyanosundan çıkan melodilerle asansörü dolduruyordu. Bu beni eğlendirmişti. Asansörün kapıları açıldığında kendimi dışarıya atarken istemsiz bir şekilde sözleri mırıldanıyordum. Oda numaralarını arşınlayarak kral dairesinin önüne geldiğimde daha da keyifliydim.

"'A' de bakıyım. Aa," Adnan Gürman.

"Bir de 'Y' de. Yyy," Kırk altı yaşında, savcı.

"Şimdi bir de 'I'. Iııı," Ölüm nedeni, rüşvet. 

"Oku bakıyım," Yalnız olduğunu biliyordum, bütün gece onu izlemiştim "A-YI," Kapıyı iki kere çaldım. Tık, tık. "Oku bakıyım," Kapıyı açacağı yoktu, sadece toparlanması için ona zaman tanıyordum "A-YI," 

Tık tık.

En son isteyeceğim şey birisi ile birlikte olmasıydı. Bu, bir başkasını öldürmek zorunda kalmaktan daha ziyade hem cinslerimi erekte olmuş bir penisle öldürürken kendimi pek rahat hissetmiyordum "Oku bakıyım," Bazen bana fazla direniyorlardı ve direnirken daha fazla erekte olan bir kurbanım olmuştu "A-YI," Mesleği bırakmama sebep olacak kadar iğrenç bir görüntüydü.

Tık tık.

Adam ölürken boşalmıştı!

Belimdeki silahı çıkarırken "Yalnız kızlar," diye fısıltıyla karışık mırıldanıyordum. Etrafımı kontrol ettim "A-YI," Serbest. Karşı taraftan hala ses seda yoktu. Silahın kabzasını sessizce kendime çekerken "Hadi erkekler," diye mırıldanıyordum "A-YI," 

Odanın kartını arka cebimden çıkarttım "Cümbür cemaat," Kartı okuttum. Kapı aralanırken içeriden ses seda çıkmıyordu. Kapının arkasında olma ihtimali oldukça kuvvetliydi ve içimden tek bir dileğim vardı o da erekte olmaması. Başka hiçbir şey istemiyordum.

Kapıyı aralayıp içeri sıvışırken kapının arkası boştu. Kapıyı usulca kapatıp sırtımı yasladım "A-YI," İçeride banyodan gelen su sesi vardı. İçeriye doğru adımlamak üzereyken silahıma susturucusunu takmadığımı fark etmiştim. Normalde dikkatim bu kadar dağınık olmazdı ancak Adnan'ı izlerken o kadar çok içmişti ki kendimi içmekten alıkoyamamıştım. Belki de tek bağımlılığım, alkole hayır diyememekti. 

Oturma alanında kimse yoktu, aralık kapıdan içeriye girdim ve banyoya doğru yürürken artık şarkı söylemeyi kesmiş, tüm dikkatimi kurbanıma vermiştim. Hayatımın hiçbir evresinde, bir insanı öldürmeye giderken olduğum kadar mutlu olamazdım. Ne yemek yerken ne de sevişirken yaşadığım hiçbir haz, bana bir insanı öldürecek olmanın verdiği hazzı ve mutluluğu vermiyordu. 

Yatak odasını kolaçan ettiğimde boştu. Usul adımlarla banyoya doğru yürüdüğümde Adnan duş kabinin arkasındaydı. Sıcak suyun altında, kabinin camları buğu yapmış olsa da bir elini duvara yaslayıp diğeriyle de kendini sıvazladığını görebiliyordum.

Yıllar sonra tek bir dilek dilemiştim: erekte olmamış bir kurban. Oyun gibi adam, sanki inadına yapar gibi kendini sıvazlayarak hazırlanıyordu. Henüz dileği tutalı birkaç saniye olmuştu üstelik!

A-YI

Tak. Tak.

Normalde en sevdiğim kısımdır işin öldürme tarafı. Pastanın çileğini yemek gibi ince bir zevki vardı ancak bir kez daha ellerimde ölürken boşalan biri istemediğim için bu faslı uzatmadan, keyfine varmadan bitirmek en doğrusuydu. 

Camlar kırılırken Adnan bey kafasına yediği bir isabetli ve diğeri de garantiye almak adına atılmış kurşun ile banyo kabininde yerdeydi. Su duvarlara sıçrayan kan ve et parçalarını temizlerken banyonun kapısını kapattım. 

Susturucuyu çıkarmaya uğraşırken yatağın yorganının hareket ettiğini fark ettim. Susturucuyu çıkarıp odanın kapısına doğru yürürken yorgan hareketsizdi. Kapının önünde durup susturucuyu ceketimin cebine ve  silahı da belime astım ve bir omzumu kapıya yasladım. 

Bir dakikaya yakın sessiz sakin bekleyişimin sonunda tavşanım yorganı açarak yatağın altından sarı başını çıkarmıştı. Beni fark etmesiyle birlikte tekrar yatağın altına girdiğinde titreyişini neredeyse duyabilecektim. 

Ona doğru adımladım ve yorganı açtım. Kafasını bacaklarının arasına gömmüş, adeta yumak gibi olmuştu. Ensesinden tutarak onu yatağının altından çıkardığımda eli ensesine gitmişti. Karşımda korkak mavi gözlerle bana bakarken gözleri dolmuş ağlamak üzereydi. Gülümsedim. Bir kadını öldürmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Erkeklerden daha korkak ve aynı zamanda daha cesur oldukları için daha fazla savaşırlardı. Daha çok haz alırdım.

Ellerini önünde birleştirip gözyaşları dönerken onu yere bırakıp etrafıma bakındım. Onu yastıkla boğabilirdim. Çenesinin altından parmaklarımı sarıp onu yatağın üzerine attığımda sessiz sedasız çırpınıyor, ağlıyordu. Üzerine çıkıp yastığa uzanırken başını iki yana sallıyordu. Yastığı aldığımda başını iki yana sallıyor ve ağlıyordu. Ellerini bana karşı koymak yerine havada iki yana deli gibi sallıyorken elimde yastık ile bacaklarının üzerine oturdum. Bağırmaması tuhaftı. Neden elleriyle bana bir şeyler anlatıyordu?

"Konuşamıyor musun?" diye sordum. Dolu gözlerle kitlenmiş bir halde bana bakarken bu kez daha öfkeli ve daha sert bir tonda "Konuşamıyor musun?" diye bağırdım. Başını salladı.

Merhaba! Kapağı çok sevdim ve annesi yeni kıyafetler almış ama giymek için bayramı beklemek zorunda olan çocuklar gibi çok heyecanlandım. Yaptığım en güzel kapaklardan biri. Çok güzel. Siyahın Vedası'ndan sonra en sevdiğim kapak. Galiba poster yapıp duvarıma asacağım 😍😍😍

Normalde birini bitirmeden diğerine başlamak ve heba etmek istemezdim ama eğer bir başlangıç yapmasaydım muhtemelen kafayı yiyebilirdim. Size yok şu yok bu demeyeceğim: yine akıl sağlığı yerinde olmayan bir beyfendimiz ve masum bir kızımız olacak. Makul bir okunma ve oy oranına geldiğinde diğer çalışmalarımdan daha seri bir şekilde yeni bölümleri eklenecek. ✌

 ✌

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
RAZ35Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin