Bölüm 6 - "Kaza"

378 53 47
                                    

Anlaşmamızın ardından Güneş ve Raz zemin kata çıkmışlardı. Kollarımı göğsünde birleştirerek önümdeki panoya döndüm. Dışarıdaki insanların arasındaki bağlantılar anladığım kadarıyla daha seyrekti ancak içlere doğru ilerledikçe hem iplerin sıklığı artıyor hem de renkleri kırmızıya dönüyordu. Aralarındaki bağlantıyı, isimleri aklımda tutmam mümkün değildi. Suçları neydi en ufak bir fikrim yoktu. Sadece, Raz onları öldürüyordu ve ben bu adadan kaçmak, özgürlüğümü kazanmak ve biraz olsun para kazanabilmek için ona yardım ediyordum. Açıkçası, ona güveniyordum çünkü çocukluğumda beni koruyup kollayan adamdı ancak hiçbir şey çocukluğumuzda kalmamıştı. Bu bir miktar beni tedirgin ediyordu.

Panoya sırtımı döndüm ve üst katın merdivenlerine doğru yürüdüm. Yurt müdürünün orada olması beni şaşırtmıştı çünkü anılarımda her zaman iyi  birisi olarak anılarımda kalmıştı. Onunla ilgili kötü bir şey anılarımda yoktu. İyi bir şey de yoktu. Öylesine belirsizdi ki hayatımda kim olduğunu, adını, yüzünü anımsamak benim için güçtü.

Merdivenlerin sonunda salona çıktığımda Raz barbekünün başında etleri çevirirken Güneş hemen arkasında büyük bir parçayı kaçırmakla meşguldü. Uzaktan bakıldığında şakalaşmayı seven iki ukala genç adam gibi görünüyorlardı ancak altını çiziyorum: Onlar katil. Hem de planlı programlı, meslek halinde katil.

Dışarıya attığım ilk adımda Güneş havaya kaldırdığı eti, Antik dönem tablolarında üzüm yiyen insanlar gibi uzanarak yerken gözlerini bana çevirdi. Lokmasını kopardığında etin dışının iyice mühürlenmiş olmasına rağmen içinin pembe olduğunu görebiliyordum.

Elinin tersiyle dudaklarındaki etin suyunu sildi "Umuyorum ki sadece koklamaya gelmedin," dedi ve bana eti uzattı. Başımı iki yana salladığımda gözlerini kocaman açtı "Yemeyecek misin?" diye sordu.

Parmağımla elindeki eti işaret ederek başımı olumsuz anlamda salladım ve ızgaradaki etleri işaret ederek de olumlu anlamda başımı salladım. Güneş eti dişlerinin arasına sıkıştırıp şaşkın gözlerle bana bakarken ağır ağır, yağlı parmaklarını birbirine değdirmemeye özen göstererek beni alkışladı "Sonunda ölüm diyetine bir son verdiğin şampanya açmak istiyorum," dedi ağzındaki et parçasıyla ancak söylediklerini biraz zor anlamıştım.

Raz "Şampanyaları ne zamandan beri çapulculara harcıyoruz," dedi omzunun üzerinden.

Omzunun üzerinden Güneş'e bakarken bana döndüğünde ona gözlerimi devirdim ve sırtımı dönerek masada kendime bir sandalye çekip bacaklarımı kaldırdım ve adeta canavar gibi bacaklarımı ısıran soğuktan korumak adına hoodie'nin bol alt kısmından içeri sokup kollarımı bacaklarıma doladım.

Islık sesiyle tekrar Raz'a döndüğümde elindeki et maşasını birbirine vurdu "Madem paraya orta oluyorsun, işlere de ortak ol yavrum. Bizde hak etmeye yemek yok," dedi.

Ona bakmayı sürdürdüm.

"Dolaptaki biraları ve tezgahın üzerindeki kalan etleri getir," dediğinde ayaklarımı sertçe yere vurarak ayağa kalktım ve sandalyemi gürültüyle ittim. Ona dik dik bakarak yanından geçip mutfak tezgahına doğru yürüdüm. Dolapta, sebzeliklerin üzerindeki rafta henüz yarım düzinesi bozulmamış toplu paketlerden üç tanesini kucağıma alıp sıkı sıkıya tutarak dışarıdaki masaya götürdüm. Hava fazlasıyla güneşli ve sıcak sayılırdı, bu yüzden biraların çabuk ısınmayacağını düşünerek hepsini getirmiştim. Yeniden etleri almak için mutfağa dönerken Güneş, alt kata inen kapının hizasındaki duvara yaslı antrede, yan yana dizilmiş plakları teker teker inceliyordu.

Etleri Raz'ın sağına, ocağın hemen yanındaki mermerin üzerine bırakıp kollarımı göğsümün üzerinde birleştirerek ona döndüm. Tekrar omzunun üzerinden masaya baktı ve ela gözlerini bana çevirerek "Tabak, çatal, su, ekmek, bardak... Daha söylememe gerek var mı?" diye sorduğunda kollarımı çözmeden yanından geçip yeniden mutfağa yürüdüm. İstediklerini bir bir masaya yerleştirirken gözüme takılmıştı. Barbekünün kapağını kapatıyor ve elinde maşa ile gözlerini okyanusa dikip uzun uzun bakıyor ve hiç hareket etmiyordu.

RAZ35Where stories live. Discover now