Bölüm 1 - "Korkak"

485 55 14
                                    

İnsanların hayatı her zaman ikiye ayrılırdı: Kolay ve zor. Evet, çekilmiş onca çileyi, kederi, öfkeyi ve umutsuzluğu sadece üç harfe sığdırabilmek acınası olsa da doğruydu. O zor hayatın içinden çıkmak için de insan yine iki farklı yöntem denerdi: Kolay ve zor. Zor olan yolda sürekli çalışman, sürekli rekabet halinde olman ve muhtemelen de ömrünün sonlarına kadar kalbini mahvecek hırsla yaşaman gerekiyordu. Asla sefasını süremeyeceğin şeyleri hayal ederek yaşayacaktın ve bunun sonunda elde ettiğin şeylerin sefasını sürmeye eğer vaktin kalırsa yaşlı, yavaş ve kırış kırış olacaktın.

Ben, zor hayatın içinde doğmuştum. Kadın, olarak... Daha da zor. Yetiştirme yurdunda büyümüş bir kadın mı? Evet. Benim hayatım birçok insana göre çok daha zordu ve ben, hayatımı hiçbir zaman evlatlarıma yenebilecek miras bırakmak için çalışarak harcamamaya kararlıydım. Elli bin liralık marka çantayı almak için aylarımı hatta yıllarımı heba etmek istemiyordum. Sırf bu yüzden, o televizyon dizilerinde gördüğüm beyaz atlı ve zengin prensimi bulabilmek için bütün bir yılımı feda ederek kelimenin tam anlamıyla köpek gibi çalışarak Yeditepe Üniversitesi'ne tamamen bursu olarak girmeyi başarmıştım. Mühendislik ya da başka bir bölüm değil: İngiliz Dili ve Edebiyatı. Böylece zengin ve beyaz atlı prens arayışlarımı globale yayabilirdim. Zengin ve beyaz atlı, yakışıklı olmasına hiç gerek yok. Ona gönül gözümle bakabilirdim.

Lakin özel okul denile şey benim gibi yurttan yeni çıkmış birisi için hiç kolay değildi. Devletten aldığım burs ya da yazın çalışarak biriktirdiğim para sadece iki ayda suyunu çekmişti. Elbette kirası, bursumu aşan bir yere çıkmamalıydım ancak İstanbul'da böyle bir yer bulmak mümkün değildi. Garsonluk yapamazdım, baristalık uzmanlık alanım değildi ve kesinlikle bulaşık yıkamak da ellerime göre bir şey değildi. Özellikle de sol elimin manikürünü yapmaya neredeyse asırlarımı verdiğimi düşünürsek, asla sol elime göre bir şey değildi.

Ve henüz zengin koca adayı bulamamıştım. Aradığım özelliklere sahip insanlar pek okul çevresinde takılmıyordu. Takılanlar da benim standartlarımda değildi.

Bu yüzden farklı şeyler denemeye koyuldum. Evet, zor hayattan kurtulmak için kolay yolu seçmek mantıklıydı. Neden ayaklarımı, ellerimi harcayacaktım ki? Ben zaten o zor hayatın içinden geliyordum, kendime biraz daha adil davranmak hakkımdı. Bu yüzden Tinder'a üyeydim. Orada kendime küçük bir işletme kurmuştum. Yüzüm ya da gerçek adım asla görünmüyor, hatta odamda beni ele verecek hiçbir şey olmuyordu. Orada benimle konuşmak isteyenlerin çoğunun niyeti, tıpkı bende olduğu gibi açıktı. Profilimde saatlik ücretlerim bile vardı. Ben onlara para karşılığı bedenimi sunuyordum, onlarla FaceTime üzerinden bel altı sohbetler yapıyordum ve bunun karşılığında da paramı alıyordum. Kesinlikle çıkar ilişkisine dayalı, mükemmel bir örnekti.

Lakin o hafta tıpkı benim gibi yüzünü göstermeyen bir adamdan mesaj almıştım. Onunla konuşurken bana yüzünü göstermemişti tıpkı benim gibi ancak cinsel muhabbetten çok benimle sohbet ediyordu ve her yeni saatin başında hesabıma parayı atarak konuşmayı sürdürüyordu. Ertesi gün yemekten sonra gece geç saatlere kadar onunla konuşmuştum. Öyle ki sadece iki gün onunla sadece konuşarak, özel bir muamele yapmama gerek kalmadan ev kiramı çıkarabilmiştim ancak iki gece de bitmemişti. Hafta sonuna kadar iki aylık kira ve fatura param çıkmıştı ve ben hala aynı adamla konuşuyordum. 

Cumartesi günü yeniden görüntülü aradığında açmadım. Kendi prosedürlerim gereği ilk önce hesabımı kontrol etmem gerekiyordu. Yeniden altı saatlik konuşmanın ücretini göndermiş olduğunu görünce tekrar onu aradım. 

"Özletmiyorsun kendini," dedim her zamanki köşeme otururken.

Güldü. Kamerayı gösteren tavanı yüzüne çevirdiğinde şaşırmıştım "Hiç tarzım değildir," dedi ve gülümsedi. Yaşlı olmasına rağmen yüzündeki kırışıklar azdı ve yüzü, kırlaşmış sakallarıyla bir karizmatikti.

RAZ35On viuen les histories. Descobreix ara