CVM-12

3.6K 324 97
                                    

"Bak seni paralarım Ece! Doğru düzgün anlat yemin ederim elimde kalacaksın bu gidişle. Apar topar bardan çıkıp gidiyorsunuz sonra da karşıma geçmiş 'mühim değil beti, boş ver Beti sus beti, uzatma beti' A yeter be, vallahi yeter! Canımdan bezdirdin beni günlerdir. Artık birbirimize hiçbir şey anlatmamaya karar verdik de ben mi unuttum acaba?"

Betül leydi kişiliğini bir kenara atmış artık çığırından çıkmıştı. Günlerdir hayalet gibi gezen arkadaşının hali hal değildi ve inatla konuşmaya yanaşmıyordu.

Hayır, bir de öpücükten sonra adamı haşat etme mevzusu vardı ki o tam evlere şenlikti. Bu adam gidip bile isteye kendini Ece'ye resmen dağıttırmıştı.

İkisi de zır manyakti. İkisi de deli ikisi de türünün son örneğiydi ve bir araya gelirlerse ortalık yangın yerine dönecekti...

Ece sessiz ve çaresiz bir kabulleniş içindeydi. Konuyu daha fazla uzatmadan anlatması gerektiğinin bilincinde söze girdi...

"Bende bilmiyorum ki ne oluyor Betül... Bu adam bana neler etti ne tehditler ne hakaretler fakat şimdi karşıma geçmiş seni aklımdan çıkaramıyorum diyor. İlk öpücüğünü aldığım için çok mutlu oldum diyor. Kalbime söz geçiremiyorum diyor. Uzak kalmaya çalıştım ama başaramadım diyor."

Betül zaten farkında olduğu gerçeklerin somut olarak söze dökülmesiyle derin bir nefes aldı.

Sorun aşktı ve zavallı arkadaşı sırf kendi yaşadığı korkunç aşk ızdırabı yüzünden aşka olan inancını yitirmişti ne var ki, her adam onun başına bin bir bela açan şeref yoksunu gibi değildi...

Zaten Cesur'un da art niyetli biri olmadığı daha yüzüne bakınca belli oluyordu. Bir şeyleri değiştireceğine inandığı cümlelerini Ece'nin araya girmesine fırsat tanımadan sarf etmeye başladı...

"Peki kuzucuğum, sen ne düşünüyorsun? Yani açıkçası ben senin de ona olan ilginin farkındayım. Ne zaman bir araya gelseniz üzerinizden çıkan kıvılcımlarla ortalık ateşe verilecek gibi oluyor."

"Sorun da bu ya Betül. Biz birbirimizi üzeriz, kaldı ki şimdiye kadar da çok üzdük. Ben onunla sorunsuz bir hayat geçireceğimize inanmıyorum. Benim kendimi adadığım bir mesleğim var ve her koşulda karşıma çıkıp, önümü kesmesine izin veremem. Değer yargılarımı ayaklarının altında ezmesine dayanamam. O dik başlı ben ondan dik başlı... Söylesene bizden bir halt olur mu?"

"Neden olmasın canımın içi? Bırak artık hayat seni değil sen hayatı yaşa. Akışına bırak, rahat ol. Kader size ne yazdı nereden bileceksin. Yaşayıp görmek varken olasılıkların canını yakmasına neden müsaade ediyorsun? Sen mantığını bir kenara koy ve söyle bana kalbin ne diyor?"

Ece kalbini dinlerse koşa koşa gider o taş kafalı adamın kollarına atardı kendini ama aklı hep önüne set çekiyor, olumsuzlukları bir bir acımadan önüne seriyordu.

Betül bu gece ne kadar sıkıştırırsam o kadar iyidir diyerek devam etti.

"Hadi bırak artık gamlı baykuş gibi düşünmeyi de cevap ver bana, kalbin ne diyor?"

Ece iyice köşeye sıkışmıştı ve artık dökülüp rahatlamak istiyordu...

"İlk zamanlar sadece beğeni vardı evet, ilk başta da aynı taş kafalı lanet adamdı fakat sonraları yani daha sık bir araya gelmeye başladığımız zamanlarda böyle bir tuhaf olmaya başlamıştım. Bak mesela ilk ne zaman dersen, hani beni jiletin adamları alıkoydu ya, işte o zaman beni bulduklarında bana öyle bir sarıldı ki, böyle nasıl diyeyim midemde bir düğüm oluştu. Ardından çok farklı bir his geldi. Karnımın içinden özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen binlerce kelebek firar etti. Sonra kokusunu duydum, içime içime işleyen, sardıkça sarasın geldiği, kokladıkça içine karışma isteği uyandıran bir koku... Sen mesela hiç duydun mu onun kokusunu? Şey onun işte, komiserin?"

CESARETİN VAR MI? (Tamamlandı) Where stories live. Discover now