Rengi Değişen Duvarlar

1.3K 174 75
                                    

Seul, Güney Kore~

Kötü günlerin varlığına alışmıştım aslına bakarsanız. Fakat daha kötü günler katlanarak geliyordu ve ben bazen dayanamayacak gibi hissediyordum. Hoş, dayanamasam da yaşayacaktım o günleri. Boşa söyleniyordum işte.

Abim bayıldığında, hepimiz başında yas tutarken odaya gelen sağlık görevlileri sayesinde tekrar ayılmıştı. Fakat en az saçları kadar kırmızı olan suratıyla ortamda adeta terör havası estireceğini bilsek, karakolun komiseri de dahil hiçbirimiz onu ayıltmayı denemezdik bile.

Arkadaşlarım deseniz, benden beterdiler. Sanki bir araba dayağı yiyen onlarmış gibi duruyorlardı. Açıkçası dayak yemek, evdeki kaostan daha iyiydi. En azından bir sonu vardı.

"Artık ayılmak bayılmak isteyen kalmadıysa konuya girmek istiyorum."

Komiserin bıkkınlık dolu sesiyle odada dikkatler ona çevrilmişti. Utancımdan başım yere eğikti zira odadaki onca insanın önünde herkes tarafından suçlanmıştım. Diğer çocukların ebeveynleri ve takım koçları da buradaydı ve inanın bana bize olan bakışları yetiyordu.

Yan tarafımda duran Mark ile koca kalabalığın en köşesinde dikilmiş bekliyorduk. Abimin yanında biraz daha dursam çimdiklemekten kolumu koparacaktı. Acaba burada kalmam daha mı güvenli olurdu?

"Çocuklarınızı sorguya aldık. Keza kamera görüntülerini de izledik. Yani siz ebeveynlerin açıklamalarına gerek yok. Kavga etmek yerine uzlaşıp olayı kapatmayı deneyin."

Adam alnındaki teri silip kravatını çekiştirdiğinde ona acımıştım. Fakat daha sonra benim başıma gelecekleri ya da gelebilecekleri farkettiğimde kendime daha çok acımıştım. O an yanımda yorgunlukla dikilen Mark'ın uyku akan gözlerine yandan bir bakış attığımda içimdeki garip duygu geçişleri sayesinde konuşmaların başını kaçırmıştım.

"Bu durumda ödemeyi kabul ediyorsunuz öyle mi?"

Neyi ödüyorduk Tanrı aşkına? Abim uzaktan bana atabildiği bütün kötü bakışları attığına göre babam konuya dahil olmak zorundaydı.

"Elbette ki ödeyecekler! Koca gösteri mahvoldu.. Müzik sistemimiz kullanılamaz halde ve emeklerin çöp olması da cabası.."

Adama hak vermiştim elbette. Açıkça olanlar benim hatamdı.

"Kamu davası için size yine de ileri tarihlere bir mahkeme celbi gelecektir. Onun dışında kimse kimseden şikayetçi değil değil mi?"

"Genç olduklarından şikayetçi olmayacağız. Kimsenin hayatını karartmaya niyetimiz yok."

Eh, en azından karşı taraf daha merhametliydi. Dans eğitmenleri bize acımış olsa gerekti.

"Ben şikayetçiyim! Oğluma saldırı düzenlemiş bu çocuk!"

Mark'ın babası zilyonuncu defa beni suçladığında, göz göze geldiğim Renjun dudaklarını stresle kemiriyordu. Bu "boku yedin" demekti.

"Bakın... Bilerek olmadı diyorum. Neden oğlunuza saldırı düzenleyeyim ben!?"

Sabrımın son noktalarındaydım. Ama suç bendeydi. Olay mantıkla açıklanamayacak kadar saçmayken suç elbette bendeydi!

"Neydi öyleyse? Mark şikayetçisin değil mi? Tazminat davası da açacağız. Oğlumun hayatını tehlikeye atmış bir de utanmadan bilerek olmadı diyor! Arabanın bakımını da yaptıracaklar!"

Adam bağırdıkça artan baş ağrım ve zaten acıyan bedenim katlanamayacağım haldeydi. Abim gibi bayılmamak için kendimi zor tutuyordum. Gözlerim dolduğunda, bu günden sonra gözümde gözyaşı kalmayacağına emindim.

Finally//Beautiful Stranger • markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin