3. Bölüm

32.8K 1.1K 480
                                    

Kurguyu beğendiniz mi, sizce nasıl olmuş, neler düşünüyorsunuz... gibi gibi bir sürü şey :)

Düşünceleriniz benim için çok önemli, hepinizin yorumlarını bekliyorum :)

Gelin birlikte kocaman bir aile olalım ve Berre ile Barış'ın aşkına tanıklık edelim.
Sizleri çoookk seviyorum!

İyi okumalar!

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Adım dudaklarından döküldüğünde yakınlıktan çok bu heyecana sokmuştu beni. Gözlerimi zorda olsa gözlerinden çekerek diğer tarafa çevirdiğimde kafamı salladım.
"Ne yapmak istersen..." Sesimi ben bile zor duyduğumda kendimi toparladım. "Ne istersen yapabiliriz. Bu gece emrindeyim yani!" diyerek yırtmaya çalışsam da pek işe yaramamıştı.
Barış daha da yaklaştığında "Uyumak istiyorum," dedi.
Ağzımdan kaba bir "Ha!" çıktığında beni orada bırakarak yürümeye başladı.
"Nereye?" Arkasından bağırsam da durmadığı için peşinden koştum ve ona yetiştim, "Nereye gidiyorsun?"
"Gidiyoruz..." diyerek beni düzelttiğinde en azından biraz olsun içime su serpilmişti, onu göz hapsine aldığımı nihayet fark ettiğinde yürümeyi keserek bana döndü. "Otele gidiyoruz, uyuyacağım."

Yürüdüğümüz yol boyunca sessizliğimi korumuş bir daha ağzımı açmamayı başarabilmiştim. Otelden giriş yaptığımızda resepsiyonu geçerek direkt asansöre yöneldi.
"Ee, ama bana oda..." Ortada dikilmiş bir Barış'a bir resepsiyondaki adama bakıyordum.
Bundan da bir sonuca varamayacağımı anladığımda yine Barış'ın peşine takıldım, kapıları kapanacak olan asansörü gördüğümde koşmaya başladım. Barış elini koyarak kapının kapanmasını benim için engellediğinde hızla içeriye girdim.

Daha asansöre girmiş olmanın rahatlığını yaşayamadan Barış beni köşeye iterek karşıma geçtiğinde nefesim daha da içime kaçmıştı. Çatılan kaşları ve öfkeli gözleriyle bir şey demeden de birini korkutabilecek güçteydi.
Asansörü durdurma tuşuna basarak durdurdu, "Birinin benim yanımda başına buyruk davranması hoşuma gitmiyor!"
Öfkesi sesinden de belli oluyordu.
Alttan almaya çalışarak "Hayır... yani ben öyle başıma buyruk bir şey yapmak istemedim," dedim sakin bir sesle.
"Benim yanımdaysan bir daha asla sorgulama ve dediğimi yap!"

Bütün kelimeleri bastıra bastıra söyleyerek konuştuğunda bütün sinirim tepeme toplandı, burnumun dibindeki varlığını iterek uzaklaştırdım ve asansörü çalıştırarak giriş kata inmek için düğmeye bastım.
Tekrar Barış'a döndüğümde işaret parmağımı kaldırarak konuştum, "Bana bak Özyurt!" Önüme düşen saçlarımı diğer elimle sinirli bir halde geriye itip devam ettim, "Kriz anlarında senden yardım isteyip senin erkeklik duygularını kabartacak kadınlardan değilim ben, duydun mu? Şu zamana kadar başımın çaresine hep baktım, şimdi de bakarım!" Havada duran parmağımı göğsüne vurarak "Asıl sen... bir daha bana asla emir verme!" dediğimde asansörün kapıları açıldı.

Onu orada bırakarak arkama dahi bakmadan lobiye geçtim ve rahat koltuklardan birine oturdum, sinirden bacağımı sallayıp duruyordum. Adamdaki özgüvene bak, birde emir kipiyle konuşuyor! Ama iyi olmuştu, bundan sonra ona nasıl davranacağımı biliyordum.

Yanımdaki sehpaya kahve konulduğunda öfkeli bakışlarım o kişiyi buldu, Barış diğer elindeki bir başka kahveyle karşımdaki tekli koltuğa oturdu. "Ben... elimde olmadan..." Cümleyi toparlayamadığında susmayı tercih ederek kahvesinden bir yudum aldı.
"Ne diye geldin yanıma?" dedim sinirle.
Sinirden salladığım bacağımı onu görünce daha da hızlı sallamaya başlamıştım.
"Yaz aylarında İzmir otellerinde yer bulunmayacağını eminim ki benden daha iyi biliyorsundur," dedi.

Ki dediğinde de haksız sayılmazdı. Gerçekten de İzmir yazın çok fazla kalabalık olan bir şehirdi.
Kahvesinden bir yudum alarak yanımdaki kahveyi işaret etti. "İç onu..." Özrü kabahatinden büyük olduğunda kaşlarım daha da çatıldı, "Yani... içer misin?"
Türk kahvesine asla hayır demezdim, özellikle büyük bir kupayla önüme geldiyse...
Kupayı elime alarak bir yudum içtiğimde isteksizce ona döndüm, "Teşekkür ederim."

DuvarWhere stories live. Discover now