* 32.Bölüm: Aile nedir?

3.4K 211 49
                                    

İçimde gram endişe yok ama heycanım oldukça yüksek. İçerde insanlar sponsorluk anlaşmam için bekliyor. Mete hem sponsorum hem de menajerim olacak birazdan. Endişem o yüzden yok.

Aramız hâlâ aynı. Sadece artık birbirimizi gördüğümüzde yüzümüz düşmüyor. Yakın olmaya alıştık ama hâlâ baba olarak hissetmiyorum onu. Benim için sonsuza dek Mete olarak kalacak sanırım.

Kesin aynı durum onda da vardır. O da beni kızı olarak hissetmiyordur. Bu o kadar kolay bir şey değil. Evlatlık birine sen bizim çocuğumuzsun deyip karşısına yıllar sonra başka bir ebeveyn çıkarmak gibi. Sen baba olarak başka birini benimsemişsin, yıllar sonra çıkan kişiyi baba olarak benimseyemezsin ki. Arada bağ yok. O bağın bebeklikten itibaren kurulması gerekiyordu.

Mete bana 20 sene geç kaldı.

"Yavru sincabım!" Ozan yine kollarını açmış bana doğru geliyor. Halil, Ozanın kollarını aşağı itip Ozandan önce yanıma geldi. "Yılışacak başka zaman bul. Görkem arkadan geliyor." diye uyardı Ozanı.

Evet, Görkem hâlâ arkadaşlarıma karşı maçoluğunu yapıyor. Kıskanç şeytan.

"Ay ben heycanlıyım ya. Resmen lisanslı bir sporcu oluyorum." Yasa dışı yarışlarımız da heycanlıydı. Polisten kaçmak falan ama bu bambaşka bir şey. Birden ülke çapınca tanınır olduk.

"Evet çok heycanlı ama artık grup değil rakibiz." Ozan yüzünü asıp karşıma geçti. "Sen her zaman kalbimin en büyük parçası olacaksın. Üzülme tamam mı? Ben seni rakip olarak görmeyeceğim hiç" kollarını açıp sarılacakken Halil yine onu tuttu. Ben kahkaha atarken Görkem kapıda belirdi.  Yine ciddi bir ifadesi var ve tip tip Ozan'a bakıyor.

"İçerde görüşürüz." Diyerek yanımdan ayrıldılar. Görkem, Ozan kapıdan geçene kadar ordan ayrılmadı. Yanından geçtiğinde ise tehditkâr bakışları bir an olsun ayırmadı Ozandan.

"O sadece şakalaşıyor farkındasın değil mi?" Görkem kapıdan ayrılmadığı için ben yanına gittim. "Başkasıyla şakalaşsın!" dedi dişlerini sıkarak.

"Bana bak, bir arkadaşıma daha dokunursan seni mahvederim." Tehditkar olmaya çalıştım ama Görkemin bana attığı tatlı bakışlar buna pek müsade etmedi.

"Serhatın hâlâ sana selam verebiliyor olması hayret edici. Halbuki mesajım oldukça açıktı." Kaşları benimle alay edercesine kalktı. Yüzünde ise alaycı gülümseme..

"Sağlam dostluklar kurmuşum demek. Senin tehditlerin bile yıkamıyor." Naaber dercesine göz kırptım. Birden ciddileşip "Benimle idaalaşıyor musunuz küçük hanım." dedi.

"Off! Görkem, saçmalamayı keser misin lütfen. Dünden beri konuşmadık ve sen bana neler olduğunu veya neler hissettiğimi sormak yerine kafayı arkadaşlarıma ve erkeklik egona takıyorsun!" Geri dönüp aynanın karşısındaki sandalyeye oturdum. Metenin gönderdiği makyöz eksik bir şey yaptı mı diye bilmem kaçıncı kez baktım. Tabii ki de herşey çok güzeldi. Yüzüme tonlarca şey sürmesine rağmen hafif bir makyaj havası vardı. Ne gösterişli ne gösterişsiz. Beğendim. Sanırım beğendiğim için bilmem kaçıncı kez bakıyorum aynaya.

"Güzelim, ayaküstü konuşulacak şeyler değil bunlar." Boynumdan öpüp yüzünü buruşturdu. "Boyanmamış bir yerin var mı!" Diye isyan etti. Evet, kadın boynuma kadar sürdü elinde ne varsa.

"Var ama şuan görünmüyor"

"Hmm, ben görebilirim ama." Eli boynumdan göğsüme doğru inerken elini tuttum. "Dün pes edip beni bırakmasaydın daha fazlasını görecektin" elini itip döner sandalyeyi Görkeme çevirdim.

"Bence.. " eğilip sandalyenin kenarlarından tuttu. "..daha fazlasını şimdi bile görebilirim." Dudağıma kondurduğu öpücükle birlikte elleri göğsümde dolaşmaya başladı. Sandalyeyi ayağımla itip geri kaçtım.

HIZ OYUNLARIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora