iki

68 18 53
                                    

Sarah önde ve Setthyun da arkasındayken Sarah, Athena'nın kapısını çaldı. Athena'nın ismi Yunan mitolojisinden geliyordu. Başlarda hiç kulağa hitap etmezdi ancak gittikçe hastanedekilerin ağzına bir Korece isimmişçesine oturmuştu. İçeriden duyulan "Gelin lütfen!" komutu ile Sarah kapının kolunu dirseğini kullanarak aşağı ve hemen sonra kapıyı ileri doğru ittirdi. Açılan kapı ile Sarah büyük adımlarını Athena'nın masasının karşısındaki iki koltuktan birine yöneltti. Sett de kapıyı kapatıp içeri doğru birkaç adım attı. CEO'ya saygıyla eğilip "Merhabalar efendim." dedi.

Sarah kahvelerden birini CEO'ya uzatırken Athena, "Hoş geldiniz Doktor Wang. Sarah'la tanışmış olmalısınız. Buyrun oturun lütfen." dedi.

Sett ise Athena konuşurken gözlerini dalgınmışçasına bir noktaya dikmiş ve o noktanın etrafına bakıyordu. Oda genişçeydi ve hastanenin bahçesine bakan iki büyük camı vardı. Duvarlar beyaza yakın bir kahverengiydi. Sağ tarafta duvara yapışık, boy boy ve yine kahverengi olan raflar vardı. Raflarda dosyalar ve tıp okurken okuduğu kitaplar ile doluydu. Sett Sarah'ın karşısına oturduğunda kafasını sağa sola belli belirsiz hâlde salladı, "Aslında pek sayılmaz ama Doktor Kwang ile tanıştık." dedi. Athena da kafasını sallarken yüzünde Sett'in samimi bulduğu bir gülümseme vardı.

"Doktor Kwang hastanenin en neşeli doktorlarındandır. Hem bizim için hem de hastalarımız için gerçekten iyi bir moral kaynağı." Athena sözlerini bitirince Sarah'a döndü, birkaç kaç göz yaptı Sett'in anlamlandıramadığı. Ancak hemen sonra Sarah konuşmaya başladı, "Ben Sarah Stark. Çocuk doktoruyum,"

Sarah cümlesini bitirmeden Setthyun'un yüzünde büyükçe bir gülümseme oluştu. Demek o da çocuk doktoruydu ve birçok vakada birlikte çalışacakları anlamı geliyordu. Hastaları önce Sarah'a gelecekti, Sarah da kendisine yönlendirecekti.

Sarah devam edecekken Setthyun aklına gelen şeyi dilinin ucunda bekletmeden söyledi, "Neden önlüğün yok? Çocuklar seni böyle ciddiye alıyor mu?"

Sarah kaşlarını kaldırdı şaşkınca. Ona doktora benzemiyorsun iması mı yapılmıştı ya da ona benzer bir şeyler denmişti. Anında kaşları çatıldı ve gözleri de eş zamanlı olarak kısıldı. Setthyun dediğinin yanlış anlamlara çıkabileceğini anladığı zaman biraz geç olmuştu ama yine de geri döndürebilirdi. Bu nedenle tekrar konuştu ama Sarahla aynı anda olmuştu bu yüzden kelimeler çakışmıştı.

"Beni öyle ciddiye almıyorlar o yüzden dedim yani."

"Demek o yüzden önlükle geziyorsun sen."

Sarah, denilenleri anlamadığında çatılı kaşları eski hâline döndü. Setthyun'un kibarlık yaparak sözü ona çevireceğini düşündüğünden "İlk sen söyle." dedi. Ancak beklediği gibi olmadı. Setthyun kafasını salladı, "İkimiz de çocuk doktorluğu okuduk sonuçta. Önlük olmadan otorite sağlamak zor oluyor. Kendim için diyorum. Bende böyle yani en azından."

Sarah omuzlarını düşürdü ve açıklama yapma gereği duydu, "Kahve sıçradı. Bu yüzden kuru temizlemeye verdim." dedi. Cümlesi bittiğinde de elindeki kahveden birkaç yudum içmişti.

Sett kafasını salladı ve Athena artık girmesi gereken konuya girmeye hazırdı.

"Hastanemizde çocuk hematologumuz ve çocuk onkologumuz aynı anda istifa etti ve böylece iki yer açıldı. Yaklaşık iki haftadır her biri için arayıştayız ama sadece size ulaşabildik. Kadromuzun genç doktorlardan oluşmasına önem veriyoruz. Bu yüzden tanışacağınız doktorların genç olmasına takılmayın. Hepsi çok bilgililer ve tecrübeliler. Ana branşınızın hematologluk olduğunu biliyorum ama çok farklı sayılmazlar. Size yardımcı bir onkolog daha alacağıma söz veriyorum ve iki branştan gitmenizi istiyorum."

Setthyun kafasını salladı, bunu bilerek gelmişti zaten. Athena Sarah'a bakış atarak devam etti. "Düzenli olarak toplanan Tümör Konseyimiz var. Size ek olarak Radyasyon Onkolojisi, Çocuk cerrahi, Nükleer Tıp ve Radyoloji Uzmanları. Hastayı birlikte değerlendirmeniz gerek."

O an Setthyun gözlerini kısa süreliğine kapatarak içinden umdu, "Umarım Sarah da bizimle değerlendirenlerdendir..."

–––––––

Setthyun sabır dilemek için kapattığı gözlerini açtığında yüzüne daha da yaklaşmış bir çift kahverengi göz vardı. 

"Lütfen lütfen lütfen. Hem ne olacak ki Settie~? Senin partinde sen olmayacak mısın?"

Setthyun'un en yakın arkadaşı Hana, Setthyun'un kahve molasında odasına dalmış ve belki yarım saattir dil döküyordu. Partileri, kutlamaları zaten seven çocuk psikologu Hana için en yakın arkadaşının yeni bir hastanede işe başlaması başlı başına bir kutlama sebebiydi. Ancak aynı şey Setthyun için sabır dileme sebebiydi.

Dışardan bakan çoğu kişi bu ikilinin birçok zıt yönünü görebilirdi. Birçok şeyleri zıttı ama yine de harika iyi arkadaşlardı. Hana alnını Setthyun'un alnına dayadığında kaşları çatıktı. "Bana bak koca oğlan. Ya bara gelirsin ve orada kutlarız ya da herkesi evine çağırırım orada kutlarız." O sırada odaya biri girmişti ama ikisi de fark etmedi.

Setthyun ikisini de yapabileceğini çok iyi biliyordu. Bıkkınlık ve pes etmeyle ofladı. Hana yine kazanandı. "Barı seç."

Hana duyduğu şeyle Setthyun'dan uzaklaşarak ellerini çırptı. "Haha, biliyordum!" Setthyun'un gözleri odaya yeni girmiş ve onları bekleyen kişiye takıldı. Setthyun önlüğünden doktor olduğunu tahmin ettiği kişiyle toparlanıp ayağa kalktı. Hastaneye gelmiş olmasının üstünden birkaç gün geçmiş olsa da, hala henüz yeni sayılırdı ve bu onu biraz utandırmıştı bile. Selam verdiğinde Hana da aynısı yaptı. Gelen onkoloji bölümünün başıydı.

––––––

Setthyun önündeki bardağa içli içli bakarken Hana omzunu dürttü. Bağırarak konuştu, "Gerizekalı mutlu olsana. Senin için geldik!" Setthyun'un kaşları anında çatıldı, "Benim için mi geldik? Zorla getirildim ben!" dedi. Hana onu kolundan tuttu ve oturduğu yerden kaldırdı. Setthyun'un yarım saattir bakıştığı yarıya kadar bira dolu bardağı eline aldı ve içebildiğini içti. Kalan birkaç parmak birayı hızlı içemeyeceğini bildiğinden bardağı masaya vurarak bıraktı. Sonra da Setthyun'u çekelemeye başladı. Ayaklarını sürüye sürüye gelen Setthyun hâlinden hiç memnun değildi.

Hana karaoke yapan kişiden sonra sıra var mı diye şöyle bir bakındı. Yok gibi gözükünce karaoke kısmını yöneten adamın yanına gitti, peşinden Setthyunla. Adamın kulağına eğilerek sıradaki şarkıyı kendilerinin söyleyip söyleyemeyeceğini sordu. Adam kafa salladığında parmaklarını açarak bir sayı söylemişti. Hana aklına gelen sayıları sıraladı. "13?" Adam kafasını iki yana salladı. "3?" Adam tekrar kafasını iki yana salladı, bu sefer kaşları da biraz çatılmıştı. Sett devreye girdi, "30 mu?" Adam kafa salladı.

Hana adama söyleyecekleri şarkıyı fısıldadı, "Happier var ya." Ardından bir kısmını mırıldandı. Adam şarkıyı kabul ettiğinde Hana Setthyun'a döndü ve gözleriyle baştan aşağı inceledi.

Üstünde beyaz bir gömlek vardı. Siyah pantolonunun içine sıkıştırılmıştı. Kemeri inceydi ve siyahtı. Her şeyi güzel gözüküyordu giyiminde. Hana yine de ellerini yakasına uzattı. Yakasını düzeltti ve göğsüne pat pat yaptı. Hana'da ise kırmızı ve üstünde beyaz çiçekler olan bir elbise vardı. Omuzlarını açık bırakmıştı. Setthyun yapmayı çok sevdiği şeyi tekrarladı. Bunu bazen hastalarına da yaparlardı. Köprücük kemiğindeki boşluğa işaret parmağıyla bastırmak.

Adamın Hana'ya seslenmesiyle Hana yine Sett'i çekiştirmeye başladı. Bu sefer sahneyeydi yolları. Hana eline verilen iki mikrofondan birini Setthyun'unun eline sıkıştırdı. Melodi kulaklarını doldurduğunda ilk kimin başlayacağını bilmiyorlardı. Setthyun gözüyle Hana'yı işaret etti, Hana ise omuzlarını düşürerek kabûl etti. Şarkıya girdiğinde Setthyun gözlerini onları izleyen insanlarda gezdirdi.

Gözü birine takıldı, kahverengi gözlü, kahverengi saçlı, kalbini iki kez titreten birine. O an gözleri büyüdü, kaşları kalktı. Kalbi hızlandı ve dizlerinin titrediğini hissetti. Sarahla göz göze geldiler. Kurumaya yüz tutmuş dudaklarını yaladı Sett. Sıra ondaydı, şarkıya girdiğinde sesi başta titredi. Hana ise Setthyun'un modunu bir anda yükseltenin ne olduğunu anlamıştı. Omuzları biraz daha düştü ve kalbinde bir sızı hissetti.

smocked love ✫ setrahWhere stories live. Discover now