smocked love ✫ setrah

üç

Şarkı bittiğinde ve alkışlar yükselmeye başladığında Hana elini görüş alanına soktu Sett'in. "Çak bir beşlik." eliydi bu. Setthyun ise elini buruk gülümsemesi yüzündeyken kaldırdı ve Hana'nın eline vurdu. Hana'nın elini çekmesinin ardından Setthyun'un duyduğu ve kulağında, beyninde yankılanan adım seslerinden gitmeye başladığını anlamıştı ama yerinden de hareket etmek adına bir hamlede bulunmamıştı.

Bunun üzerine Hana Setthyun'un bileğine sardı parmaklarını ve çekeledi. "Hayır yani ne diye sahnede dikiliyorsun ben anlamıyorum. Anladık heyecanlandın ama zaten günde binlerce insan görüyorsun belki. Ay dur abarttım mı? Sanki biraz. Aman neyse, yüzlerce insan görüyorsun işte. Neden heyecanlandın? Vazgeçtim onu da anlamamışım. Ya Setthyun! Neden dinlemiyorsun beni?"

Hana, Setthyun'u masaya oturttuğunda Sett gözlerini devirerek Hana'ya baktı. "Ne demek neden dinlemiyorsun am--" Cümlenin gidişatını anlayan Hana refleksini kullanarak Setthyun'un ağzına kapadı elini. "Küfrü bıraktın sen. Unutma, unutma, unutma..." Son cümlesi giderek fısıldamaya dönmüştü Hana'nın. Setthyun tekrar gözlerini devirdi. Hana tekrar Setthyun'u "Unutma."lamaya başladığında elini Setthyun'un ağzından yavaş yavaş çekiyordu. Elini tamamen çektiğinde kendi sandalyesine oturdu ve bir içki istedi. Setthyun ise buna karşılık burnunu çekti.

Sarah'ın yanına gitmek istiyordu. Sarahla konuşmak istiyordu. Sarah'ı dinlemek istiyordu. Sarah'a bakmak istiyordu. Sarah'ın yanında oturmak istiyordu.

Kaşlarını çattı. Neden yapmıyordu ki? Gözlerini Hana'ya dikti. Birkaç saniye sonra Hana da ona bakmıştı. Hana kafasını iki yana salladı, bu onun dilinde "Ne var?" demekti. Setthyun omuz silkti. "Meslektaşımı gördüm ve yanına gitmek istiyorum." Setthyun'un kaşları eski hâline döndüğünde Hana'nın kaşları çatılmıştı. Az önce, sahnedeyken arkadaşını heyecandan titreten kişi olma ihtimalini sorguluyordu. Hana kendi kendine "Ne dememi bekliyor sanki." dedi. Ancak Sett hâlâ bir cevap bekliyordu. Hana dudaklarını büzdü, ardından konuştu. "Yeni hastaneden mi?"

Setthyun düşününce tekrar heyecanlanmıştı. Oturduğu yerde biraz daha doğruldu ve hevesle kafa salladı. Hana arkadaşını kaybetmek üzere olduğunu göğsünde bir yerlerde hissetti ama yine de gülümsedi. "Masamıza çağırmaya ne dersin? Partimiz yeni hastanen için sonuçta. Yeni iş yerindeki insanlar da katılabilir."

Setthyun memnuniyet gülümsemesini yüzüne yerleştirdiğinde arkadaşının gülümsemesinin burukça olduğunun farkında da değildi. Parmağını şıklattı. "Hemen geliyorum." Ayağa kalktı. Ani kalkışından dolayı birkaç saniyeliğine gözü kararsa da durmadan, sendelemeden devam etti. Sarah'ın masasına yaklaştığında Setthyun'un gözüne Sarah'ın yanındaki Kwang takıldı. Kaşları tekrar çatılsa da yürümeyi kesmedi. Masaya ulaştığında gözler ona çevrildi. Sarah'ın gözüne ilk olarak Setthyun'un pantolona sıkıştırılmış olmasına rağmen dışarı çıkmak üzere olan beyaz gömleği çarptı. İncelemeyi bitirdiğinde ilk geldiği günkü kanısında haklı olduğunu fark etti. Bu adam giyinişine önem göstermese bile güzel giyiniyordu.

Konuşmayı Setthyun aldı. "Selamlar öncelikle. Şöyle ki, en yakın arkadaşımla yeni işimi kutluyoruz ve sizin de burada olduğunuzu görünce selam vermek istedim ama dediğim gibi yeni işimi kutladığımız ve siz de işimin bir parçası olduğunuz için sizi de davet etmeyi istedim. Masamız hemen şurda," Kafasını geriye çevirip onlara bakan Hana'ya gülümsedi ve eliyle Hana'yı ve olduğu masayı işaret etti. "Gelmek ister misiniz?"

Sarah Kwang'a bakarak gülümsedi. Setthyun gülüşünde bir mahcubiyet sezmişti. Kabûl etmeyeceğini düşündüğünde alt dudağı hafif sarkmıştı bile. "Wangie, git sen. Ben de Setthyun ile kalabilirim-- Doktor Setthyun ile. Benim için kalıyorsun zaten biliyorum, hadi hadi hadi." Kwang tereddütle Setthyun'a döndü. "Davetin, davetiniz için çok teşekkür ederim ama şey, biz buraya biraz kalabalık geldik. Herkesin sevgilisi falan. Benim sevgilimle biz çok ufak atıştık ve sinirlenip gitti. En sona üçümüz kalmıştık. Ben de gidemedim peşinden, öyle yani."