7; An Accidental Situation

4K 310 276
                                    

Remus öğlen yemeğinden sonra Peter'la Bitkibilim'e yürürken sordu, "Peki ya sonra?"

"Dedim ya," Peter iç çekti, "Yine benimle dalga geçti. Bir daha ki sefere popomdan kıvılcım değil, kuyruk çıkaracakmış falan. Ona bunu zaten yapabildiğimi söylememek için kendimi zor tuttum, Aylak. Hatta elimdeki kupalardan birinin sapını kırmış olabilirim -ama konumuz bu değil. O çocuk tam bir moron, diyorum sana."

Remus, Peter'ı başıyla onaylayıp birkaç şey geveledi, "Evet, haklısın, boşver onu." gibi. Ama bu sırada tek düşündüğü Sirius, ve güneşti. Elinde değildi, sadece...
Duydukları harikaydı.

"Biliyorum, haklıyım, hem Sümsükus'un arkadaşlarından biri o, tipik bir Slytherin işte." Peter duraksadı, kaşlarını çattı. "Aslında Severus'a öyle demeyi sevmiyorum, ama James ve Sirius diyor."

Remus bu sefer dikkatini Peter'a verebilmişti.
"Bende öyle. Biliyorsun Pete, onlara uymak zorunda değilsin."

Remus Severus'la dalga geçmiyor, ona her teneffüs uğursuzluk büyüleri yollamıyordu, ama bunları yapan arkadaşlarına da sesini çıkarmıyordu. Ödleğin tekisin çünkü, dedi içinden.

"Biliyorum, biliyorum... Sadece, o an doğru gibi geliyor. Sonra durup düşündüğümde kulağa kötü geldiğini fark ediyorum, ama iş işten geçmiş oluyor." Peter ofladı.

"Slytherin ortak salonuna tezek bombası atarken de böyle oldu değil mi?" dedi Remus. "Yine onlara uydun."

"Ya-yani, sayılır..."

"Peter, koca iki saati zindanda kupa silerek geçirmene değdi mi!"

Peter somurttu, ama çok geçmeden yine sırıtmaya başlamıştı. "Aslına bakarsan eğlenceliydi..."

Remus gözlerini devirdi.

Bitkibilim'e geldiklerinde sınıf çok gürültülüydü, öğrencilerin çoğu sıraların üzerine oturmuş, gruplar halinde konuşuyorlardı. Remus'un gözleri Sirius'u aradı.

İşte orada, cam kenarında James'le oturuyordu, güneş yüzüne vuruyordu, büyüleyici ve... üzgün görünüyordu.

James bir kolunu Sirius'un omzuna atmıştı. Bir şeyler söylüyordu, Sirius ise sadece camdan dışarıya bakıyordu.
Remus kaşlarını çattı, Sirius hiç böyle görünmezdi ki...

Birden Sirius kafasını çevirdi ve bakışları Remus'la buluştu. Remus hafifçe tebessüm etti, Sirius'un tek yaptığıysa kafasını tekrar pencereye çevirmek oldu.

Remus Peter'ı dürttü, "Sirius'un nesi var böyle?"

Peter cebinden balkabaklı sakızını çıkarıp ağzına attı, Sirius'un olduğu tarafa şöyle bir baktı, ve gayet sakin bir şekilde Remus'a cevap verdi, "Bilmiyorum dostum, büyük ihtimalle şu çok sevdiği baksırını falan kaybetmiştir. En son kaybettiğinde de böyle üzülmüştü." Remus yanaklarını şişirdi. "...yani bence bu yüzdendir ama, öğlenleyin ortak salona giderken James koşturarak yanımıza geldi ve Sirius'un kulağına bir şeyler fısıldadı. Sence de bu çok kaba bir davranış değil mi?"

Remus son cümleyi görmezden gelerek sordu, "Sirius'a ne dedi?"

Peter tavana bakıp iç çekti, "Fısıldadı dedim ya sersem, nasıl duymamı bekliyorsun? Neyse, işte Sirius'un yüzü düştü falan, sonra da beraber sınıfa gittiler. Ben kimin umrundayım ki zaten! Ama bence sorun baksır. Biliyorsun, o baksırı çok sever."

"Günaydın sınıf!"

Profesör Sprout'un tiz sesiyle herkes yerine geçti, Remus sırasına oturmadan önce son kez arkasına baktı.

moony&padfootWhere stories live. Discover now