8; Werewolf Hormones 101

4.1K 305 99
                                    

Tünelden gelen sesler gittikçe yaklaşırken ve Remus iyice paniklerken vücudu irileşmeye devam ediyor, kalp atışları hızlanıyordu. Farkında değildi ama vücudu daha önce hiç olmadığı kadar adrenalin hormonu salgılıyordu, deli gibi öfkelenmişti ve yüksek sesle soluyordu, çünkü Remus, insan kokusu alıyordu.

Acıyı hissetti. Her yerinde.

Korkunç bir çığlık attı, ve vücudunun bir canavarınkine dönüşmesine izin verdi.
El ve ayakları patilere dönüştü, dişleri sivrildi ve irisleri bal rengini aldı. Kulakları da kafasının üzerinde belirince ön patilerini havaya kaldırıp, ona doğru yaklaşanları uyarırcasına yüksek sesle uludu.

Aynı anda tünelden boğuk bir ses yükseldi, "Sakın oraya gireyim deme!"

Aylak duyduklarından bir şey anlamıyordu elbette, yani, o bir kurtadamdı; şu an vücudunda hiçbir insani duyguya yer yoktu. Yine de giderek yaklaşan seslerden avının birazdan burada olacağını tahmin edebiliyordu. Pençelerini döşemeye sürterek iyice gerindi ve ağzını yaladı; uzun bir süreden sonra tekrar avlanacaktı, acıktığını hissediyordu.

Aniden tünelin kapısı pat diye açıldı.

Uzun boylu, nefes nefese kalmış, çelimsiz bir oğlan girdi içeri. Girmesiyle de zaten bembeyaz olan teninin solması bir oldu. Bunun üzerine Aylak memnuniyetle hırladı.

Tam solgun çocuğa doğru hamle yapacaktı ki, biri onu engelledi ve Aylak kendini tahta zeminde buldu. Doğrulup onu iten gözlüklü çocuğa baktı ve öfke katsayısının tavan yaptığını hissetti, bu aptal çocuk ne halt ettiğini sanıyordu? Aylak yıllardır yanından bile geçemediği bir insanla aynı odadaydı ve bu- bu çocuk gelip onu yere itme cesaretini nasıl gösterebiliyordu?

Gözlüklü bağırdı, "Ne duruyorsun öyle, kaçsana!" Solgun çocuk Aylak'a son bir kez baktı ve arkasını dönüp karanlık tünelde kayboldu. Aylak avının peşinden gitmek için atıldı; ama kendini tekrar yerde buldu, tanrı aşkına, tekrar engellenmişti!

Ama bu sefer... bir geyik tarafından.
Aylak irkildi.

Bu arada yanlarında da bir fare bitivermişti. Her şey çok çabuk olmuştu.

Yerden kalkıp çatal boynuzlu geyiği ve cikleyip duran açık renkli fareyi süzdü. Ve bir an için, onlara saldırmayı düşündü.

Sağ pençesini havaya kaldırmıştı ki, bir şey onu durdurdu.

Pençesini indirip onlara son kez baktı, ve barakadan çıktı.

Onlara zarar vermemişti. Verememişti. Kulağa ne kadar saçma gelse de, içinde bir yerlerde, bu ikisinin dostu olduğunu hissetmişti. Tuhaf şeydi doğrusu bu, hissettiği. Yani, bir kurtadamın kendine dost edindiği nerede görülmüş şeydi ki? Hayır hayır, sorun sadece hormonlarıydı; hormonları yine delirmişti ve onu yanlış yönlendiriyordu. Evet.

Boğucu ve karanlık tünelden çıktığında dosdoğru Yasak Orman'a yöneldi, -kurtadamlara özel sebepsizce koşma, uluma, duraksayıp bir şeyleri koklama, sonra sebepsizce koşmaya devam etme ritüellerini gerçekleştirmek için- bu sırada çalıların yanında siyah bir köpek görür gibi olmuştu, ama önemsemedi, manasızca koşmaya devam etti ve tüm geceyi ormanda başıboş dolanarak geçirdi.

***

Remus soğuk havadan korunmak için cüppesinin yakasını kaldırdı ve kumral saçlarındaki karları silkeledi. Lapa lapa yağan kar ellerine düşüyor, kaybolurken ardlarında minik su damlacıkları bırakıyorlardı.

Parlak, tozumsu kar Hogwarts arazisinin her yanını kaplamıştı; Yasak Orman sanki büyülüymüş gibi görünüyordu, her ağaç gümüşe bulanmış gibiydi. Şamarcı Söğüt ise dallarındaki karları silkeleyip duruyordu.

moony&padfootWhere stories live. Discover now