3. Bölüm

1.6K 757 1K
                                    

Öyle yorgunsun ki gözlerinden bir avuç cam kırığı dizlerinde yüzyılların zincirleri var sanki.
İkide bir elini başına götürüp rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun...

(CEMAL SÜREYA)

Merhaba sevgili okuyucularım. Güzel ve heyecanlı bir bölüm sizi bekliyor. Keyifli Okumalar.

Gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim bir süre, yeterince havasız olan hücre olduğunu tahmin ettiğim odada nefes almaya çalışıyordum.
Boş hücre de çok az gördüğüm duvarlara baktım. Ufak bir pencere vardı. Gün ışığı etrafı aydınlatamıyordu. Zorlukla almaya çalıştığım nefes sesleri duvarlara çarpıp yeniden kulaklarıma doluyordu.

Gözlerimi demir parmaklıklar da gözüken koridora çevirdim. Led tabela da çıkış yazıyordu algıladıklarım daha çok korkmama sebep oluyordu . Karanlıkta olduğumu beynim bağırıp duruyordu. Duymak veya görmek istemesem de karanlık hücrenin içindeydim. Korkuyordum. Nefes almaya çalıştıkça daha çok boğuluyordum.

Nefessiz kalan boğazım yanıyordu ellerimi yere vurmaya başladım birinin beni duyması umudu ile, ses yoktu kimse gelmiyordu.

Belki bir Ailem olsaydı beni merak edip polisi arayabilirdi . En azından üzülürdü değil mi? Normal bir zamanda Aile kavramını isteyeceğimi zannetmiyordum. Yalnız hissetmeye başlamıştım. Etrafımda sesler kesilince yalnız olduğumu daha net görüyor ve çok geriye attığım isyan dolu duygularım yeniden yoluma çıkıyordu. İsyan etmek istemiyordum. Düşündükçe çöküyor İsyan ettikçe kayıp oluyordum.
Ne yaşayacaksam bunu en az çizikle atlatmam için beynimle konuşmam gerekiyordu.

Gözlerim ağırlaşıyordu. Kafamı duvara yaslayıp Çıkış yazısına baktım. Muhtemelen evin bodrum katındaydım. Kulağıma dolan büyük gürültü ile gözlerimi açılan demir kapıya çevirdim. Işık etrafı yavaş yavaş aydınlatıyordu. Ayaklarımı oynatmaya çalıştım. Ayağa kalkmak için güc sarf etmem gerekiyordu dişlerimi sıktım ve tekrar denedim.
Sallanarak ayağa kalkabildim. Elimi duvara koyup destek almaya çalıştım. Dışarıdan gelen hava genzime doldu. Vücudum rahatlamaya başlamıştı.

Adımlarını bana dönderen adama bakıp duvara gömülmek istedim. Kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Düşen şapkama bakıp birşey diyemedim. Yeniden salona getirildim . Beni tutan adamlar kollarımı bırakınca ovalamaya başladım .
Sessizliği fark edip etrafıma bakınmaya başladım. Karşımda oturan Barlas ile afallamış surat ifademi düzeltip sakin kalmaya çalıştım.

" Gitmeden önce vedalaşalım istedim. Umarım iyi ağırlamışızdır seni?"
Alaycı yüz ifadesi benimle eğlendiğini gösteriyordu
" Nereye gidiyorum "
Ayağa kalkıp etrafımda dolaşmaya başladı . Dudaklarına fermuar kapatma işareti yapıp " Gidince görürsün nerede olduğunu "

Ellerini göz altlarıma sürüp " Çok mu korktun bodrum da? Gözlerin çökmüş. Sözde benden korkmuyordun. Yaşayacaklarından korkmalısın İsimsiz.
O zaman da böyle dik dik bakmaya devam edecek misin merak ediyorum."

Gözlerimi kapatıp bekledim bir süre. Buradan ayrılmak istiyordum bunun için onun dediklerini yapmak zorundaydım .
Gökhan ya da sezer beni merak etmişmidir. Arıyorlarmıydı bilmiyordum. Arıyorlarsa acele etmeleri gerekiyordu Barlasın sözlerine bakacak olursam hiç iyi şeyler yaşamayacaktım.

" Götürün!" Yükselen ses ile hızla gözlerimi açtım. Bana yaklaşan Ahmet abi ile kaslarım gerilmeye başladı. Elinde ki siyah bez parçası ile gözlerimi bağladı Yanımda oluşan hareketliliği dinliyordum. İki elimi birleştirip bağlanmaya başladı.
Kulağıma gelen nefes ile titreyip uzaklaşmaya çalıştım.

" Beni unutma İsimsiz! Ben seni unutmayacağım."
Kalbim hızlı hızlı çarpıyordu yavaşlaması ve sakinleşmek için birşey yapamıyordum. Bir an önce bu evden çıkmak istiyordum. Çekiştirilerek yürütülmeye başladım.

İSİMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin