63. Bölüm

1.2K 130 65
                                    

Selamun aleyküm. Uzun zaman oldu biliyorum. Ara vermem gerekiyordu verdim ve bitti.

Şimdi tam gaz yola devam!

🥀

"Sevdiği kadını kaybetmiş bir adam her şeyi yapabilir."

🥀

Bir kabusun ortasında kalakalmış gibi hareketsizdik bir iki gündür. İçimizde biriken kine, nefrete ve intikam hissine rağmen kıpırtısızdık. Hâlâ şoktaydık aslında.

Morgun önüne dizilmiş, Ali'nin sakin hıçkırıklarını dinlemiştik o gün. Ağlamıştı. Dakikalarca bir oğlan çocuğu gibi ağlamıştı. Yeliz ölmüştü ve bu ölüm hepimizi sarsmıştı. Hepimizden çok Ali'yi yıkmıştı.

Kimse inanamıyordu. Üç gün önce gözümüzün önünde olan bedenin cenaze namazını kılmıştık. Annesi ve babası perişan olmuştu. Babasının, Ali'yi sevmediğini söylemişti Yeliz. Fakat cenaze günü omuz omuza namazını kılmışlar, mezarına toprak atmışlardı art arda.

Yeliz gitmişti.

Giderken yalnız değildi. Sanki Ali'yi de alıp götürmüştü.

Bir adam ki sevdiği kadının tabutunu sırtlamıştı. Sırtladığı tabutta aşkı, acısı belkide geç bulduğu umudu vardı.

Bir adam ki sevdiği kadının mezarına toprak atmıştı. O toprak kalbine, yüzüne, ellerine bulaşmıştı.

Ali'yi de, Yeliz'i de ilkin sevmeyen şu kalbim şimdi onlar için acıyor, sızlıyordu. Sonları böyle olsun istemezdim. Fakat onlar için böyle bir son yazan Kudret kalemine kim itiraz, isyan edebilirdi ki.

"Gülce..." Duyduğum kısık sesle irkildim. Yüreğim ağzıma gelirken oturduğum koltuktan kalktım. Birkaç saattir bahçede Ensar'ı bekliyordum. Üç gündür gece geç vakite kadar Ali'nin yanındaydı. Onsuz evin içine sığamıyordum.

Belkide bu kadar üzülmemin sebebi Ali'nin yerine kendimi, Yeliz'in yerine Ensar'ı koymuş olmamdı.

"Dönmüşsün." Adımları beni buldu. Yorgundu. Bu yorgunluğun altında görev arkadaşını kaybetmiş bir adamın hüznüde vardı, kardeşinin yürek sızısını yüreğine işlemiş bir kardeşin kederide.

"Döndüm. Cengiz ve Buğra onunla." önümde durdu. Elleri, belimi ve omzumu kavrayıp kendine çekti. Dudaklarını şakağıma yasladı.

"Ali nasıl?" İç çekti. Nefesi anlımı okşadı. Lambaların aydınlattığı bahçede iki gölge gibiydik. Ben onun kocaman gölgesine sığınmış bir kız çocuğuydum. O benim gölgemi bile korumak isteyen adamımdı.

"İyi değil. Onu Açelya'nın ölümünden sonra toparlamak çok zor olmuştu. Üzerine Yeliz... Bilmiyorum. Bir yanım eğer kaldıramayacak olsa Allah bu yükü vermezdi diyor, diğer yanım onu gördükçe kahroluyor." Titreyen dudaklarımı ısırdım. Yeliz'in o hali, son sözleri gözümün önünden gitmiyordu.

Yeliz'in eli boşluğa düştüğünde Ali onu defalarca sarsmıştı. Göğsüne bastırmış kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Yeliz'in ruh kalmamış bedenini bile ondan almak çok zordu.

"Onlar için çok üzülüyorum." Yutkunup gözyaşlarımı akıtmamaya çalıştım. Ağlarsam toparlayamazdım. Onun üzgün olduğunu biliyordum. Bu yüzden daha dik durmaya çalıştım.

"Ben de." dedi Ensar. Kollarımı beline sardım. Göğsüne sığınıp bütün bunları unutmak istiyordum.

"Sorguya aldınız mı?" Bedeni gerildi. Kimden bahsettiğimi anlamıştı. O şeytandan bahsediyordum.

"Alamadık." Geri çekilip yüzüne baktım.

"Neden?" çenesini sıktı. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı.

KekreWhere stories live. Discover now