Bölüm 6

60 6 1
                                    

Gregor, yeni kıyafetleri ile kardeşlerinin yanına gitti. Lizzie, onu görür görmez ona doğru koştu.
"Çok korktuk! Seni sabah yanımızda bulamadığımızda, böcek saldırısını öğrendiğimizde ve özellikle askerlerden senin ne yaptığını duyduğumuzda! Hatta anneme mektup bile yazdım."

Mektup mu? Bu olamazdı. Annesi onların güvenli bir şey yapmadıklarını öğrenirse çok kötü olurdu.
"Liz, mektuba ne yazdın?"

"Senin burada ve rahat olduğunu yazdım, merak etme. Ben o işi halledebilirim."
Gregor, rahatlamıştı. Ama kardeşi zekiydi, doğru olan şeyi yapardı.

"Ge-go! Biz atta gittik!"
Bot yine Gregor'a farklı şekillerde sesleniyordu. Yanında bu sefer Temp yoktu.

"Temp nerede Bot?"

"Bot Temp'e senin nerede olduğunu merak ettiğini söyledi ve Temp de galiba seni aramaya gitti." dedi  Lizzie.

Gregor, hamam böceğini merak etmişti. Acaba tespihböceklerinin arasına girmiş miydi? Gregor bunun sonucunu tahmin edemiyordu. Muhtemelen Temp onlarla konuşabiliyordu ancak onlar bir şey yaparlar mıydı? Gregor, bu soruların cevaplarını bulamayacak kadar yorgundu. Hastane ordasına geri döndü ve yatağında oturarak Howard'ı bekledi. O gelince de sordu:
"Howard, burada uyumak zorunda mıyım? Kendi odama gitsem olmaz mı?"

"Olur, Gregor ancak bir sıkıntın olursa hemen gelmelisin. Çabucak gideremezsek sıkıntıların çoğalabilir."

Gregor, odasına gitti ve hemen yattı. Fazla yorgundu ve tüm gece savaşmıştı. Doğal olarak da kafasını yastığına koyar koymaz uyuyakaldı.

Gregor bir rüya görüyordu, bu sefer kötü değildi. Hazard'ın doğum günüydü, herkes dans ediyordu. Gregor da Luxa ile... Thalia, Ares ve birçok kişi oradaydı... Normalde gitmiş olan çoğu kişi. Sonra, dans tam biterken yine Gregor ve Luxa'nın ortasına taç düştü, fakat olaylar farklı gitti. Thalia, Ares ve diğerleri silikleşti, Luxa ve o kaldı. Etraf değişti, bir mağaraya ışınlandılar. Luxa konuşmaya başladı.
"Gregor, beni kurtar, beni kurtar, çabuk ol Gregor, çok çabuk. Biri beni kurtarsın! Gregor! Vikus! Aurora! Gregor, lütfen..." Luxa da giderek silikleşiyordu. Gregor onu sakinleştirmeye çalıştı.

"Luxa, korkma. Buradayım. Geliyorum."
Ama Luxa artık onu duymuyor, görmüyordu. Sanki Gregor orada değildi. Gregor, bunun bir düş olduğunu anlamaya başladı. Bir keresinde babası ona şöyle demişti:
"Rüyanın rüya olduğunu anlayabilirsen istediğini yapabilirsin."
Gregor, denedi ancak yapamadı. Etraf karardı, sonra ışıklar patladı. Gregorun karşısında bir karınca vardı. Büyük, devasa bir karınca...
Kraliçe karınca... Hemen kılıcına davrandı ama olması gereken yerde kemer yoktu. Gregor daha fazla kendini sıktı ve bu sefer bir değişiklik oldu. Garip bir yerdeydi, kimse yoktu. İnsan sesleri geliyordu ancak nereden olduğu belli değildi. Fısıldayışlar... Gregor bir kütüphanedeydi. Elinde bir kitap vardı: Yeraltı geçmişi
Gregor kitabın kapağını açtı ama kitap beyaz bir ışık yaydı ve Gregor'u içine çekti.
Gregor, sıçrayarak uyandı. Terlemişti. Ayağa kalktı, uzun süredir uyuduğunu düşünüyordu. Kendini fena hissetmiyordu. Ama gördüğü rüya... Acaba, gerçek olabilir miydi? Luxa'nın kurtulmak istemesi... Gregor, bu konuyu en iyi Nerissa'nın bileceğini düşünüyordu.
Koridorlarda gezindi, ve birkaç yeraltlının da yardımı ile kehanet odasını buldu. Nerissa, her zamanki gibi içerideydi.
"Nerissa?"
Kız irkildi.
"Nerissa, sana bir şey soracağım, rüyam ile İlgili."
Nerissa, ilgilenmişe benziyordu.

"Anlatabilirsin, savaşçı."

"Öncelikle, rüyam Luxa ile ilgili. O bir mağaradaydı ve yardım istiyordu. Benden. Ve Kraliçe karınca da vardı, çok tehdit edici duruyordu. Luxa da perişan haldeydi."

"Sen, senden yardım istediğini mi söylüyorsun? Bu gerçek olabilir, Gregor. Burada bazen böyle şeyler olur, rüyalar arası bağlantılar veya gerçeği, benim gibi bazen kişileri ve durumlarını görebilirsin. Seni Solovet'in zindanında bulduğumu hatırlıyor musun? Bu da ona benzer bir şey olmalı. Çok çabuk olmalıyız. Benimle gel."
Nerissa, Gregor'u kolundan tuttu ve odada çıktı. Başka koridorlar, başka odalar derken Vikus'un yanındaydılar. Nerissa hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"Vikus, Gregor rüyasında Luxa'yı ondan yardım isterken kesiciler'in mağarasında görmüş. Luxa perişan haldeymiş. Sence... Olabilir mi?"

"Belki, belki, hatta büyük ihtimalle olabilir. Onu görmüş olabilir... Çabuk olmalıyız. Ama, en iyi ihtimalle yola çıkmaları 4 günü bulur."

"Dört gün mü!" Gregor araya girmişti. "Hemen grubu toparlayıp gidemez miyiz?"

"Hayır, Gregor. Sizin, yani Aurora ve senin, toparlanmanız gerekiyor. Şimdi hazır olsanız bile... En erken 1 gün sonra çıkabilirsiniz. Ben yolculukta gerekenler hazır olunca söylerim, siz de hazır olunca gidebilirsiniz."

Gregor, hayal kırıklığı ile Nerissa ve Vikus'un yanından ayrıldı. Eğer Nerissa ve Vikus'un söyledikleri doğruysa, yani Gregor gerçeği görüyorsa Luxa'nın acil yardıma ihtiyacı vardı. Ama bir taraftan da Gregor'un gerçekten dinlenmesi gerekiyordu. Acaba Aurora ne durumdaydı? Gregor, hastaneye gitti ve Howard'ı buldu.

"Bir sıkıntın mı var?"

"Hayır, ancak mümkünse Aurora'yı ziyaret edebilir miyim?"

"Olur, seni onun yanına götürürüm. Şu an yarasalar için yeni yaptığımız odalardan birinde. Akımlara kapıldığımız zamanı hatırlıyor musun? Yarasalar o zaman da olduğu gibi en iyi şekilde dinlenmek için doğal duruşlarında olmalılar. Bu yüzden de birkaç yeni odamız var, onlara uygun."

Gregor, o zamanı net hatırlıyordu. Ares'in çığlıklarını...
"Teşekkürler Howard."
Howard, onu 3 tane kapı bulunan geniş bir koridora götürdü. Ortadaki kapıyı Gregor'a gösterdi ve Gregor'a hastalara bakması gerektiğini söyleyerek geri gitti. Gregor, kapıyı sessizce araladı ve içeri girdi. Oda serin ve genişti. Tavandan sarkıtılmış metal bir levhaya tutunuyordu Aurora. Gregor'un geldiğini duyunca yarasa yere indi.
"Nasılsın?"

"İyiyim, Gregor."

"Aurora, bana orada ne olduğunu anlatabilir misin?"

"Seni yere indirdikten sonra, onların beni yakalayamayacağı kadar yükselip olanları izlemeye başladım. Başta, sadece olduğun yerde dönüyordun. İlk 5 dakika gayet iyiydin ancak sonralarında yavaşlamaya ve yalpalamaya başladın. Ben durumu görünce seni almak için dalışa geçiyordum ki sen, daha önce görülmemiş bir şekilde, hızlandın ve dönerken hareket etmeye başladın. Ben de ihtiyacın olmasa da yardım edebileceğim kadar yardım etmeye çabaladım. Böyle bayağı direndikten sonra, böceklerin çoğu ya ölmüş ya kaçmıştı, sen tekrar yalpalamaya başlayınca ben seni aldım ve gerisini biliyorsun."

"Teşekkürler Aurora. Ben, Luxa ile ilgili bir rüya gördüm, o kötü durumdaydı. Hem de çok kötü. Ve Vikus bunların gerçek olabileceğini söylüyor, yani biz iyi duruma gelir gelmez gitmeliyiz. Sen, kendini nasıl hissediyorsun?"

"İyi, idare eder. Eğer söz konusu Luxa ise hemen yola çıkmalıyız."

"Biliyorum, ancak Vikus da bize eğireni göstereceği için ve erzak hazırlanması gerektiğinden beklememiz gerekiyormuş."

"Hmm, bu kötü. Ne kadar erken yola çıkarsak o kadar iyi. Peki, eğer gördüklerin gerçekse, ki bu gerçekten olabilir, sence ne zaman yola çıkmalıyız?"

"Durumu kötüydü, Aurora. Çok dayanabileceğini sanmıyorum. Bence şimdi bile yola çıkabiliriz. Yani, sen iyiysen, ben kendimi iyi hissediyorum. Ama, Vikus'u beklemek zorundayız."

Aurora heyecanlanmıştı.
"Öyle miyiz? Benim bir fikrim var."

Gregor ve Kayıp KehanetWhere stories live. Discover now