beş.

92 24 17
                                    

Durmadan bir şeyleri özlüyordu. Ve hep aynı şeylerdi bunlar. Bir türlü özlediklerinin aynı olduğunu göremiyordu. O' gelseydi ona gösterirdi belki de...
Eski sevgililerini özlüyordu, kaybettiği silgisini özlüyordu, kullanmadığı için belediyenin ihtiyacı olan insanlara temin ettiği yerlere verdiği kazağını özlüyordu... Onun için özlenecek çok şey vardı. Şimdi de özlüyordu işte... Çok özlüyordu, O'nu ondan habersiz bulup giden insanları. Yanlış kişiyi bulduklarını bunun için gitmemeleri gerektiğini söylemek istemişti. Ama söylemeye cesareti yoktu... Sadece durup, seyredebilmişti onları. Ama şimdi özlüyordu işte. O da böyle biriydi, yaptıklarından asla pişman olmuyordu. Ama daha sonra daha iyi şeyler yapabileceğini dile getiriyordu.
Hayır, hayır! Bunlar asla pişman olmak demek değildi. Sürekli hatalar yaparak onun yanında durmak isteyenleri incitiyordu. En sevdiği kitabın karakteri onun durumunu şöyle özetliyordu ''Yetişmeye çalışmanın telaşıyla oluyor tüm bunlar. Kimseyi kırmaya niyetim yoktu.''...

Ve bir şiir daha yazmak istedi.
Önce kapattı gözlerini. Bunun hissedilen duyguyu arttırdığına inanıyordu. Ve bu inandığına sarılarak şiir yazmaya başladı.

Kapkaranlık bir yalnızlık gece koynuna girdiğim
Ölmesin artık kimsem diye diye
Gözlerimi kapatacak tek mecali eskittim...

Üzerimde en sevdiğin tişörtün, bileğimde en sevdiğin tokan
Ben sen diye diye
Tüm aynalarca hiçleştim.

Beğenmişti bu kelimeleri. Beğendiği şiirlere itinayla isim bulmaya çalışıyordu her seferinde. Bir şiiri bitiren ismidir, derdi hep. Başlığın ne anlam ifade ettiği şiir bittikten sonra belli oluyordu çünkü.
'' AYNADAKİ SEN! '' dedi sesli bir şekilde. Hava kararmak üzereydi. Güneş yavaş yavaş batıyordu ve bu odasına loş bir görüntü vermişti.
'EVET, EVET! AYNADAKİ SEN!' dedi tekrar.
Kafasını kaldırsaydı kime seslendiğini görebilecekti. Ama o, odasındaki her şeyle konuşuyor olmasına rağmen bir aynasına bakmıyordu. Cam parçasından korkuyordu hep. Sanki o cam parçası onun ezeli düşmanıydı. En iyi dostu olabilecek tek kişi o olmasına rağmen...

Bu şiiri de yıllanmış defterinin arasında kaybolmaya mahkum kaderiyle başbaşa bırakmak üzere, masasının üstüne koydu.

Derin bir nefes daha aldı. Midesindeki titreşimler üşengeçliğini ele geçirmişti. Mutfağa gidip bir şeyler yedi hemen. İçindeki enerji onun için çok kuvvetliydi. Bu onu gülümsetiyordu. Hiç düşünmeden bir şarkı açtı ve elindeki kaşığı hiç tereddüt etmeden mikrofonlaştırdı. Aslında sadece kaşığı dik tutuyordu. Bu hareket ona küçük bir çocuğun nazlı nazlı şarkı söylemesini hatırlatıyordu. Ve o kaşık, sadece ona ait bir mikrofon haline gelmişti hemen...
Yerinden kalktı ve müziğin telaşına ayak uydurdu. Evde kaldığı zamanlarda yapmaktan en keyif aldığı şeyi fütursuzca yapıyordu işte.
Çoğu zaman yastıklarıyla dans ediyordu. Ama bu bile onu mutlu etmeye yeterliydi. Evin içinde şapşallaştığı o salt görüntü, onun için 'güven' demekti.
Herkesin içinde dans etmezdi.
Herkesin içinde şapşal olamazdı mesela.
Herkesle birlikteyken konuşmazdı bile. Biraz daha herkessizleşse daha rahat edebilirdi.

Karnımdaki Kırık Çekmeceler*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin