0.8

4.4K 199 24
                                    

●●●

şaşkınlığımı zar zor üzerimden atabildiğimde yerimden kalkıp kendimi gülümsemeye zorladım.

ters bir hareket yapıp kendimi deşifre etmek istemiyordum.

"merhaba, hoşgeldiniz." sesim müşterilere takındığım bir ifadeyle gayet samimi çıkmıştı.

kafasını sallamakla yetinip cam tezgahın önüne geldiğinde. çeşit çeşit tatlıların olduğu standa kararsızlıkla bakmaya başladı.

"şurdaki çilekli turtalardan istiyorum."

Sonunda karar verebildiğinde işaret parmağıyla gösterdiği tatlıya bakıp kafamı salladım.

Gözleri gözlerimi bulduğunda yüzünde tek bir kas bile kıpırdamıyordu.
"sizin önerebileceğiniz başka bir tatlı var mı?"

yönelttiği soru karşısında yüzüm bilge bir edayla şekillenmişti.
"olmaz olur mu? zıkkımı pişirip üzerine kökünü rendeliğimiz tatlımız şu an çok rövanşta."

gözlerini kısarken düşündüğüm şeyin ağzımdan çıkmış olmaması için Allaha yalvarıyordum.

"yani şey... fırında sütlaç diyorum. çok sevilir. ondanda paket yapmamı ister misiniz?"

karahindiba katilinin gözleri iyice kısılırken kalbimin korkuyla teklediğini hissettim. benden şüphelenmesi bile her şeyi berbat etmeye yeterdi.

"Yankı hadi abicim nerde kaldın?"

duyduğum sesle bakışlarım omuzunun üzerinden kapıya kayarken seslenen kişinin onun arkadaşı olduğunu anlamıştım.

kafasını bir an bile ona seslenen kişiye çevirmemiş gözleri hala gözlerimde kenetlenmişti.

hadi ama git artık.

iç sesim bu saçma dakikalara dahil olduğunda daha fazla dayanamayıp gözlerimi kaçırdım.

sonunda oda pes ettiğinde ellerini kot şortunun cebine atıp arkasını döndü.

"sütlaçtanda istiyorum."

kapıdan çıkmadan önce söylediği şeyle yumruk yaptığım elimi sertçe masaya geçirirken sinirlerime hakim olamıyordum.
az kalsın aptal gibi kendimi deşifre edecektim!

daha fazla oyalanmayıp elime masanın üzerine bıraktığım defteri alıp dışarı çıktım. gözlerim hemen dörtlü olarak oturdukları masayı bulduğunda omuzlarımı dikleştirdim.

akşam olmuştu ve bahçe bir hayli kalabalıklaşmıştı. neyseki onlarla ilgilenedikten sonra diğer müşterilerlede ilgilenip kafamı dağıta bilecektim. aksi takdirde tüm gece onlara hizmet etmenin gerçekliği yüzüme çarpıp duracak ve beni sonsuz bir döngüye haps edecekti.

masanın başına geldiğimde kalemimi çıkarıp bakışlarımı yüzlerinde gezdirdim.

"Hoşgeldiniz ne alırdınız?" Sesim beklenenin aksine biraz sert çıkmıştı.

bakışları teker teker beni bulduğunda yüzüme son anda yapay bir gülücük yerleştire bilmiştim.

"Ben siparişleri verdiğimi hatırlıyorum."

karahindiba katilinin konuşmaya başlamasıyla 'gerçekten mi gerizekalı?' bakışlarımı atıp elimdeki küçük defteri gösterdim.

"burda porsiyon ve adet bilgisi yazmıyor beyfendi."

aptal olduğu yüzüne vurulduğunda, yüzünden eksik olmayan bilge ifade kısa bir anlığına tuzla buz olmuştu.

"sen benden habersiz sipariş mı verdin Yankı? aşk olsun!" bunu söyleyen, yaptığımız karışımı bayıla bayıla yiyen ve sonrasında zehirlenen çocuktu.

KARAHİNDİBA KATİLİ || yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin