Merhamet, aşk ve sanat ile kurulacak,
Lakin o sıra kalbe çökecek filizlenerek
Bir Sarı Lale...***
Sarı Lale çiçeği: Gerginlik"İçeri gel."
Aldığı emir ile hareketlenen siyahlı yavaş adımlarla içeri girdiği gibi kapanmıştı kapılar.
Ardında bağladığı elleri ve tam karşıya diktiği bakışlarıyla bir süre hiçbir tepki vermeden bekleyen Taehyung ile, Jungkook da öylece ayakta dikilirken, derince soluklanan esmerin kalkıp inen omuzlarına dikmişti bakışlarını genç.
Yer minderine doğru ilerleyip oturduğu vakit, siyahlı da hareketlenerek elindeki tepsiyi yavaşça Kral'ın önündeki yer masasının üzerine bıraktığında, Taehyung'un irisleri birkez olsun değmemişti siyahlının bakışlarına.
Ancak Taehyung'un zihninde çatışan düşüncelerden o kadar bir haberdi ki, beklemediği esmerin bu donuk tavrı karşısında ellerini dahi nereye koyacağını bilemeden,
"Tedaviniz için nilüfer köklü kaburga çorbası yaptım Majesteleri, size oldukça iyi gelecektir toparlanmanız için." diyiverdi tebessüm ederek.
Sıkıntılı bir nefes dökülen Kral'ın dudakları bir şey söylemek için açılsa dahi, bundan vazgeçerek kapanmış gibiydi.
Burnuna dolan mis gibi çorba kokusu onu içmek için heveslendirse de, bunu belli etmeden yavaşça bir kaşık almıştı sadece kaseden. Gencin bu uğraşı ve onu asıl şaşırtan lezzetli tat hepsini bitirmesi gerektiğini söylese de, iki üç kaşık daha alarak bırakmıştı elinden.
Jungkook ise, beklenti dolu bakışlarını saklamayı asla beceremediği gibi, Kral'ın ifadesiz yüzü ve mimikleri ile tepsiyi kendinden uzağa itmesi sonucu hüsranla aralamıştı dudaklarını.
Beğenmemiş olduğunu düşünerek kendisine kızarken, Kral'a karşı mahçup olmuştu o an.
Hızla öne atılıp elleri tepsiyi kavradığında, "Beğenmediniz sanırım Majesteleri, affedin. Hemen yenisini yaptı-"
"Bu kadarı kafi." diyen Kral'ın duygudan yoksun düz sesi kesmişti siyahlının kelimelerini.
Daha fazla bir şey söylemeden ayaklanan Taehyung yatağına doğru yürüdüğü gibi kendisi ile çelişen bu davranışlarına bir kulp bulmaya çalışıyordu o an.
İnkar edemediği leylak kokusunun bulandırdığı zihni bir mıknatıs gibi bu toy ancak içinde mücevher kadar değerli bir kalp taşıyan gence doğru onu keşfetme merakı ile çekiliyordu lakin, buna bir dur demesi gerektiğini destekleyen tarafı nedenlerini ve önceliklerini ısrarla önüne sunmakta idi.
Elindeki tepsi ile ayaklanmış olan siyahlının halen orada beklediğini fark ettiğinde, aheste aheste üstündeki yeleği çıkarıp bir köşeye koyarak, "Çekilebilirsin." demişti siyahlıya hitaben.
Yaşadığı afallama ile söyleyecek hiçbir şey bulamayan Jungkook, hatırladığı haddi ile hızla Kral'ın huzurunda eğilerek birkaç adım geri geri gitmiş, ardından da kapıya dönüp yürümeye devam ettiği sırada,
"Bu arada..." demişti Taehyung üzerine geçirdiği sabahlığı düzeltirken.
Jungkook ise adımları o an sekteye uğrayıp merakla arkasına döndüğü sırada, Kral'dan ikinci bir darbe yemişti sanki.
"Bir dahaki sefere, geç vakitlere kalmadığından emin ol, bu saatte bir daha rahatsız edilmek istemiyorum."
Sertçe yutkunarak elinde tuttuğu tepsiyi sıkan parmaklarından güç almaya çalışan Jungkook yüzüne yerleştirdiği tebessüm ile birkez daha yüzünü aşağı eğdiğinde,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akiru No Hana を
Fanfictionİniltiler şeytanı doyuruyordu. Melekleri ise, çoktan utandırmıştık. Lakin çiçekler... Büyük bir zevkle şahitlik ediyordu bu unutulmaz an'a. #tarihi #romantik #gizem #𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 #BL 18.04.20 ©Jey