Her şey bir yana, derimin içinden,
Damarıma kadar emzirdiğim bir adamın ardından büyüyorum şimdi de.
Zakkumdan peydah olmuş bir çiçeğin
tomurcuğunu gömmüştüm içime.
Ve avuçlarım kocaman üşümüyorum bile.Bir ateşe yürüyor ellerim,
Ve derimin altından başlıyorum üflemeye.
Çok kez ağırlaşıyor yaralarım
Ama ölmüyorum işte..Anlayın artık!
Kalbimin içinde bir kalp daha var.
Yorgun bir bel altı zamanından tırmanıyorum göğüs boşluğuma.Esmer ellerini de öpmüştüm bir zaman
O yüzden de, kirli sakallarına karışan bir çok yanım var.
Hadi son defa sarıl bana...Ölümün adı aşk!
***
Zakkum çiçeği: Cehennemdeki zehirli ağaçNicedir esiri olduğu o tutkunun beyhude büyüsü altında kanat çırpan küçük çocuk, tenine değmiş ve orada yüce bir medeniyet kurmuş olan kutsal mührün, nasıl da aklını firara çıkarıp böylesine onu o yapan bir parçaya dönüştüğüne akıl sır erdiremediği vakit kırmıştı kabuğunu.
Zira artık sadece Kral'ının pembeliklerinden dökülen küçüğüm sıfatı için özel ve farklı bir anlam peydahlanmıştı lügatında.
Majesteleri ile olmak hayattı aslında...
Hayat onun pembeliklerinin arasından sızan nefesle akıyordu ciğerlerine fersah fersah...
Dolu dolu solumak, onun kokusunu doya doya içine çekmek yaşamaktı bilhassa...
Mahrum kaldığı an'lara acıyordu hatta...
Lakin hemen ardından, günah diye fısıldadı iç sesi...
Şeytan üflüyordu tenine adeta...
Ensesinden bir yılan gibi göğsüne aktı sonra da bu nefes...
Ahh nasıl da dolanıyordu boynuna...
Mamafih bu öyle bir günahtı ki, daha bir çocukken kapısında köle olduğu...
Canşikar bir sevda...
Ve uzun siyah saçlarının her tutamının rüzgarla savruluşunda çalınıyordu o melodi kulaklarına.
Bir ismi, bir teni, bir ruhu ve o koyu kahve gözlerin etkisini zikrediyordu hala...
Uyanmak istemediği bu rüyanın içinde dört dönüyordu yüreği, özlemler son bulunca sönecek sandığı duygular ise şah damarında atıyordu inatla ve eskisinden daha güçlü ve fevriydi bilhassa.
Şimdi ise, ardına bağladığı elleri ile sarayın avlusunda dolanan havanın getirdiği o ince kokuyu çekiyordu iliklerine kadar ve zihninde uçuşan düşünceler ile dudaklarında yer edinen tebessüm, çöken karanlığa inat parıldıyordu gözlerindeki ışıkla.
Bir vakit sonra soğuk rüzgarın entarisinden içeri süzülüşü ile titrediğinde, hanesine dönmek üzere ilerlemeye başlamıştı seri adımlarla, zira bu akşam düzenlenen kutlama sebebi ile tenhaydı yollar.
Dudaklarına tutturduğu bir ıslık akıyordu şimdi içine, lakin çok geçmeden meşalaler ile yaklaşan kalabalığın bağırışları hızla sesini kesmesine vesile olurken çatılmıştı kaşları büyük bir merak ile.
Anında adımlarını kalabalığa doğru yönlendiren siyahlı çağırılan isim ile önce şaşırsa da, yakınına vardığı bir ağaya sual etmişti hemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akiru No Hana を
Fanfictionİniltiler şeytanı doyuruyordu. Melekleri ise, çoktan utandırmıştık. Lakin çiçekler... Büyük bir zevkle şahitlik ediyordu bu unutulmaz an'a. #tarihi #romantik #gizem #𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 #BL 18.04.20 ©Jey