Bölüm 40

966 31 17
                                    

Toprak uçuşunu tamamlamış, pilot olarak değil yolcu olarak Trabzon uçağında kalkış için bekliyordu. Aklında Yaprağa gidip kendini affetmesi için yalvarmak vardı. Yanında ona yazdığı mektupları getirmişti. Kutunun içinde olan ama hiç bir zaman onun okuyamayacağı mektuplar. Kutuyu sanki Yaprakmış gibi okşadı. İçinden onunla konuşmaya başladı.

"Yaprak yaptığımın yanlış olduğunun farkındayım. Beni affet demeye bile utanıyorum. Ama sen hayatımda yokken ben olamıyorum. Senin aşkını istemiyorum sadece hayatımda ol yeter. Seninle konuşabileyim, olmayan sevgililerimi anlatayım sana. Sen bana kızarsın hovardalık yaptığım için. Ben geliyorum. Yanına geleceğim ve gerekirse beni affetmen için dizlerine kapanacağım. Senin mutlu olman için elimden geleni yapacağım. Sana söz veriyorum bundan sonra sana zarar verecek hiç bir şey yapmayacağım. Senden istediğim tek şey, yeniden hayatımda ol, beni sensizlikle sınama, beni sana hasret bırakma."

Uçak yavaş yavaş hareket etmeye başladı. Zihninde pilotun yaptıklarını canlandırdı. Hava bugün uçuş için sıkıntılıydı. Hem rüzgar hem de yağmur vardı. Bir problem olsaydı uçuş için izin alınmazdı. Gönül rahatlığı ile arkasına yaslandı. Cam kenarında oturuyordu. Dışarı bakmaya başladı. Uçak kalkışa geçtiği sırada duyduğu ses canını sıktı. Bu çok normal olmayan bir sesti. Doğruldu ve kanadı görmeye çalıştı. Kanat garip bir şekilde yan pozisyondaydı. Evet şimdi bir aksilik olduğuna tamamen kanaat getirmişti. Diğer yolcular bir şey fark etmedikleri için gayet rahattılar. Kemerini çözdü yanındaki yolculardan geçebilmek için izin istedi. Ayağı kalktığını gören hostes yanına geldi.

"Bey efendi yerinize oturur musunuz? Henüz kemerinizi çıkartamazsınız." Sakin bir tavırla kulağına doğru eğildi,

"Bir problem var pilotla görüşmem gerekiyor."

"Bu mümkün değil, oraya yolcuların girmesi yasak." Cebinden kimliğini çıkarıp göz hizasına getirdi.

"Hemen pilotla görüşmem gerekiyor" Dedi ama daha cümlesini bitirmeden uçak büyük bir gürültü ile sarsılmaya başladı. Dengesiz durduğu için Toprak öndeki koltuğa doğru düştü. Hostesin düşmesini de engelledi. Uçağın içinde çığlıklar yükselmeye başladı. Herkes avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Seslerden dolayı sakin olan çocuklar ağlamaya başladılar. Toprak uçağın içindekilere bakmaya başladı. Her yaştan olan bir sürü hayat vardı. Daha hayata yeni başlayan bebekler. Belki ikinci baharını yaşayan çiftler. Okul için ailesini bırakıp gurbete giden öğrenciler.

Uçak hala sallanmaya devam ediyordu. Pilot sakin olunması konusunda uyarıda bulunuyor fakat Toprak biliyor ki problem büyüktü. Pilotun söyledikleri seslerden dolayı anlaşılamıyordu. İnsanlar panik ile yerlerinden kalkmaya başlamışlardı. Farkında değildi hiç biri ayağı kalkmaları onlar için daha tehlikeli bir durum oluşturacaktı. O da sesini duyurmaya çalıştı fakat işe yaramadı. Hostesler kendi hayatlarını hiçe sayarak kalkanları teker teker yerlerine oturup kemerlerini takma konusunda ikna etmeye uğraşıyorlardı. Zar zor kabine ulaşmayı başardı. Kapının açıldığını gören pilotlar ona baktılar kızgın bir şekilde.

"Ben Toprak, pilotum, yardım edebileceğim bir şey olur diye gelmek istedim" heyecanlı bir şekilde. Önündeki göstergelere bakmaya başladı. Durum kötüydü. Yere temas etmesine çok az kalmıştı. Kesinlikle kaza olacaktı. Fakat bunu en iyi hale getirmeleri gerekiyordu. Deniz üstüne doğru gidiyorlardı. Bu kötüydü. Kurtuluş şansları çok az olurdu. Hemen yardımcı pilotun kulaklığını alıp taktı.

"İniş için hava alanının uygun bölgesinin koordinatlarını verin. Kötü bir iniş olacak. Deniz en kötü ihtimal" Deyip karşıdan cevap gelmesini bekledi. Yardımcı pilotun koltuğuna oturup diğer pilotla konuşmadan aralarında anlaşmayı sağlamışlardı. Elleriyle tuttukları kollarda onlarca hayat vardı. Şimdi o hayatları en az hasarla yere indirebilmeleri için ellerinden geleni yapmaları gerekiyordu.

Yere indiklerinde uçağın bir kanadı yanıyordu. Yolcular güvenli bir şekilde indiriliyor, yaralı olanlar ambulanslarla hastanelere sevk ediliyordu. Gazeteciler olayı öğrendikleri gibi çekim için alana girmişlerdi. Uçağın arka kısmından boşlatılan yolcuları çektiler. İtfaiyecilerin söndürmeye çalıştıkları kanat kısmını da çektiler. Uçağın ön tarafına geldiklerinde uçaktan ayrılmış olduğunu gördüler. Ön cam tamamen patlamış koltuklardan biri yerinde yoktu. İlk yardım ekipleri pilotu çıkarmaya çalışıyorlardı. Bacakları sıkışmıştı. Pilot ilk yardım ekiplerine

"Diğer pilotu bulun beni bırakın. O çocuk olmasaydı herkes ölecekti. Bulun o çocuğu." Herkes etrafına bakmaya başladı. Gazeteciler etrafı çekmeye başladılar. İlk yardım ekipleri, oldukça uzak bir köşede pilot koltuğunu gördüler. Hemen koşmaya başladılar. Kameralarda arkalarından. Koltuğun arka tarafını görüyordular. Ön kısma geçtiklerinde koltuğun boş olduğunu gördüler.

Bir sonraki gün tüm gazetelerin manşet olarak girdikleri başlık aynen şöyleydi.

TRABZON-İSTANBUL UÇUŞU YAPAN UÇAK, KALKTIKTAN HEMEN SONRA DÜŞTÜ. YOLCULARDAN BİRİ OLAN PİLOT TOPRAK URAL ONLARCA YOLCUNUN HAYATINI KURTARDI. ŞİMDİ O KURTARDIĞI YOLCULAR GENÇ PİLOTUN HAYATTA KALABİLMESİ İÇİN HASTANE KAPISINDA DUA EDİYORLAR. HAYATi TEHLİKESİ OLAN PİLOTUN GÖZLERİNİ AÇMASINI BEKLEYEN MİLYONLARIN DUASI, UMARIZ KABUL OLUR.

Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bitiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan; bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir.

ŞEMS-İ TEBRİZİ

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Where stories live. Discover now