16

5.5K 165 96
                                    

Sabah,gönüllüler.

"Kalk kız öğlen oldu hala yatıyorsun." dedi Evrim yatağımın kenarına oturup.

Yavaşça gözlerimi açtım.

"Ya Evo manyak mısın? "

"Of kalk hadi Nisa oyuna gideceğiz gitmeden yemek yiyeceğiz kalk üstünü değiştir hadi dışardayız biz." dedi ve çıktı.

Hemen üstümü değiştirdim ve ben de yanlarına gittim. Gözlerim hemen gözleriyle buluştu, mavi ve yeşil karışımı gözlerinin etrafı kırmızı çerçeveliydi. Ağlamış mıydı?

Ben de ondan farklı sayılmazdım. Herkes uyurken salıncağa oturup deli gibi ağlamıştım.

"Günaydın Nisoo, pirincini koydum kuzum." dedi Cemal eliyle bankın üzerine koyduğu tabağı göstererek.

Kafamı sallayarak banka oturdum ve pirincimi yemeye başladım.

Oyun alanı.

Biz buraya gelmeden önce hava günlük güneşlikti, ama şuraya gelince ortalığı sel götürüyordu resmen. Ve ben ne hırka ne de yağmurluk almamıştım.

"Evet önce Gönüllüler takımıyla başlamak istiyorum, evet Berkan seninle başlayalım. Nasılsınız motivasyonunuz nasıl?"

"Valla abi biz çok iyiyiz aşırı motiveyiz, bugün de aslanlar gibi çıkıp yarışacağız. Hava yağmurlu ama çok dokunacağını sanmam mücadelemize son anına kadar devam edeceğiz."

Sonra diğer takıma söz hakkı verdi ve ödüle geçti.

"Evet ödülünüz orman evi, 3 katlı pasta ve akşam yemeği."

Bu bile beni sevindirmemişti. Yalandan iki alkış yapmıştım.

"Avantaja kimler çıkacak?"

"E Nisa ve ben mecburen çıkmak zorundayız zaten. Parkurda havuz da var, yağmur da yağdığı için kayabilir dikkat edin."

Takım kararı olarak ben, Evrim, Yasin ve Barış çıkıyorduk.

Önce Yasin Ersin abiyle yarıştı ve aynı anda bayrağı kaldırdı. Hemen Barış çıktı ve Sercan'la aynı gelerek bayrağı kaldırdı. Evrim tabii ki Elif'ten fark yemişti. Aycan benden önce çıkmıştı ama parkurda onu yakalamıştım. Atışlarda Yasin bir türlü atamadığı için ünlüler kazanmıştı.

Benche baktığımda herkes yağmutluklarına sarılmıştı. Yağmur daha da hızlı yağıyordu ve yetmezmiş gibi rüzgar da vardı.

"Bu ne soğuk yaa, yanlışlıkla Rize'ye geldikte benim mi haberim yok?"

Herkes Cemo'nun söylediğine gülerken ben sadece titriyordum.

Barış üste benim yanıma çıktı.

"Sen niye yağmurluğunu giymiyorsun da burda tir tir titriyorsun?" dedi kulağıma eğilerek.

"Yağmurluğumu ve hırkamı unutmuşum, hem birazdan parkura çıkar ısınırım ben." diyerek ayağa kalktım.

"Hadi Cemalingooom." diye bağırdım.

Oyun 8-8'di ve artık parmak uçlarıma kadar soğuktan uyuşmuştum.

Benche oturup kollarımı bacaklarıma sardım.

"Gel buraya manyak." dedi Barış ve beni kendine çekti. Bu ani hareketini ittirmek istesem de yapamadım. Onu bir günde ne kadar özlemiştim böyle?

Yavaşça hırkasını kollarımdan geçirdi ve beni tekrar kendine yasladı.

Bir eli belimde,diğer eli kolumda ve kafam onun omzundaydı.

"Isındın mı biraz?"

Kafamı evet anlamında aşağı yukarı salladım.

"Özür dilerim, çok özür dilerim. Seni o kadar özledim ki, parmaklarım bile sana dokunmak için can çekişiyor. Sanki benim değil de senin bir parçanmış gibiler. "

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

"Sanki her an sana dokunmak istiyorum, her an sana sarılmak, hep seni öpmek. Belki asla yapamayacağım ama işte yapamayacağımı bilmek daha da kötü hissettiriyor."

Akşam.

Adaya gelir gelmez hemen taytımı ve hırkamı giymiştim. Barış'ın hırkasını vermek için onu aramaya başladım.

"Berkan, Barış'ı gördün mü?"

"Gölün kenarındaydı sanırsam."

Kafamı sallayarak gülümsedim ve koşarak gölün kenarına gittim.

Barış oraya oturmuş çimleri kopartıyordu.

Yanına oturdum ve hırkayı kucağıma koydum. Elimle vurarak yatmasını işaret ettim.

O da ikiletmeden kucağıma yattı.

"Ben de seni özledim. Hem de çok. Belki aptalca bir sebepti bu kavgamız. Ama ilk kavgamızdı. İlk defa birbirimizden uzak kaldığımızda neler hissettiğimizi gördük. İlk defa gözlerini ağlamaktan kızarmış gördüm mesela. Kıyamadım belki ama o ayrı mesele." diyerek burukça güldüm. Bir yandan da saçlarıyla oynuyordum.

"Ama biz asla ayrılamayacağız, belki bir gün bitecek. Belki asla bitmeyecek. Ben hep sana döneceğim. Söz."

"O gün olduğunda dönmeyenin ben ...."

Dediği şeye kahkaha atarak güldüm.

"Annem küfür etmenin dudakları kirlettiğini söylemişti. Kirli bir dudağı öpemem." diyerek dudak büzdüm. Barış hızla kalktı ve ben ne olduğunu anlayamadan dudaklarımızı birleştirdi.

Geri çekildiğinde mesafeyi bozmadan fısıldadı;

"İşte senin dudaklarınla dudaklarım arındı."*

Söylediği cümle ile hayranlıkla ona bakarken o ayağa kalktı ve beni de kaldırdı.

"Zaten bence de bu ayrılık çok uzun sürmüştü. " diyerek güldü ve beni ayağa kaldırıp kocaman sarıldı.

Birlikte barakaya doğru yürüdük. Herkes elinde çaylarla sohbet ediyordu.

Yatağıma oturdum ve bende çayımı doldurup yanlarına oturdum.

"Ay bugün nasıl karıştılar ama, sana bir şey diyeyim mi? Bu hafta Aycan'ı yazmazlarsa ben de ne olayım." dedi Evrim.

"Niye Aycan'ı yazsınlar ki? Hem kız sms 1.si çıkıyor babuş. Ama kızlar yazılmıyor ya bir de. Yok Aycan'ı yazmazlar." dedi Ardahan. O sırada gözüm Barış'ta olduğu için konuya pek odaklanmamıştım.

Barış benim yatağıma eğilip avakadolu yastığımı aldı ve kendi kucağına aldı. Kafasını koyup yastığa sarılarak uyku moduna geçti.

"Ay Evrim ne çene varmış arkadaş. Herkesin uykusu geldi sen hala bırbırbır bırbırbır vallaha bıktım." dedi Yasin.

"Bende uyuyorum, herkese iyi geceler." diyerek paytak paytak yatağıma yürüdüm.

Gece kalktığımda herkes uyuyordu. Önce kalkıp su içtim ve mataramı koymaya çalışırken düşürdüm.

Barış hemen uyandı ve bana'ne oldu orda' bakışı atmaya başladı.

"Ayağına mı düştü o senin?"

"Hayır yere düştü." diye cevapladım.

"Niye uyuyamadın ya, bu saatte." dedi uyku sersemi halleriyle.

"E yastığımı almışsın, o yokken nasıl uyuyacağım ben."

"Ayıp bee, burda yastık gibi sevgilin var sen hala iki ayıcığa sarıl öyle uyu." dedi imalı bir bakış atarak.

Ne boş bi bölüm yazdım böyle ldleşwğsüüscğpcvklb of sabah 6.15 benim uğraştığım işlere bak amdin uyuycak hade iyi gecelerr💘💘

Survivor 2020|NisBarWhere stories live. Discover now