Part 6 • Ugh!

413 49 38
                                    

Hava sıcaktı. Güneş tepedeydi ve sıcaklığı insanın tenine değdiğinde hoş bir his bırakıyordu gerisinde. Kuşlar durmadan cıvıldıyor, böcekler de onlara eşlik ediyor, kediler insanların ayak ucunda tembelce geziniyor ve köpekler kuyruklarını etraflarına sarmış şekilde yatarlarken uzaktan onları seyrediyorlardı. 

Hayat normal seyrinde ilerlemeye devam ediyordu o anlarda. 

Duyuları yerine gelmeye başlayınca işittiği ilk şey biraz uzaktan gelen insan kalabalığının sesleri olmuştu. Sürekli bağırıp müşteri çekmeye çalışan tüccarları dinlediğinde bir çarşının yakınında olduklarını tahmin etti. Bunu teyit ettikten sonra etrafında duyduğu hafif hışırtı sesleri ise uzun çalılı bir arazide olduklarını düşündürmüştü ona. Gözlerini hafifçe araladı fakat gözüne direkt olarak giren güneş ışınları onları acıtmıştı. Elini kaldırıp gözüne siper etmeden önce elinin nerede olduğunu fark edince de bir an duraksamış, nefesini tutmuştu. 

Hala bilinçsizce yatmakta olan adamın başı göğsünde, bir kolu karnından sarkıyor ve saçları göğsü boyunca dağınık bir şekilde serilmiş. Birkaç saniye görebildiği kadar yara izine ve hafif kızarmış burnunu izlediğinde başını tekrar çimlerle buluşturmuştu eliyle gözlerini kapatırken. Onu fark ettiğinden olsa gerek göğsünde hissettiği ağırlık ve belinde duran kol kalbine iyi hissettirmemişti. 

Biraz böyle bekledi belki uyanır diye. Fakat onda herhangi bir hareket olmadı. Bir eli güneşi kısıtlamak için gözlerinin üzerinde, diğeri ise anlık hissettiği duyguyla göğsünde dökülen saçların arasına girmişti hafifçe. Parmak uçlarının değdiği tutamlar karnında bir dalgalanmanın olmasına neden olurken titrek bir nefes bırakıvermişti havaya. Çevresinde uzanan ve rüzgardan hafifçe sallanan otları izledi düşünürken. 

'Neden böyle hissediyorum? Saçlarına dokunduğumda neden heyecanlanıyorum? Onu sadece üç gündür tanıyorum fakat nasıl oluyor da yıllardır tanışıyormuşuz gibi hissediyorum? Bu hissettiğim şeyler normal mi?

Elini yavaşça kısa ve yumuşak tutamlar üzerinde gezdirirken onda hissettiği bir hareketlenmeyle hızla çekti elini sanki onu suçlayacakmış gibi. Yoongi başını oynatıp nerede olduğunu anlamaya çalışırcasına çattığı kaşlarıyla etrafına bakınırken Jungkook'la göz göze geldiğinde önce şaşırmış sonra ise panikle yerinde doğrulmuştu. 

''Affedersin,'' diye mırıldandı. Uykudan uyanmış bu ses Jungkook'u bir rüyadan uyandırmış gibi hissettirdiğinde Yoongi gibi yerinden doğruldu. Çimlere oturmuşlar, birbirlerine ne yapacaklarını bilmedikleri şekilde bakarlarken Jungkook ona daha fazla bakamayacağına karar vererek ayağa kalkmıştı. Kendini sakinleştirmeye çalıştığı sırada bir yandan da bu kadar aptalca hissettiği için kendine kızıyordu. 

Yattıklarından dolayı uzun otlar görüş açılarını kapattığından ayağa kalktığında tam olarak nerede olduklarını anlamaya çalıştı. Uzakta, yirmi, otuz metre ileride gördüğü çadırlar ile bir pazar yerinde olduklarını doğrulamıştı. Gördüğü insanlar ile içine bir sıcaklık yayılırken evinde olduğunu hissetmişti ve bu çok hoştu. 

Arkasına dönüp gülümseyerek Yoongi'ye baktı. ''Benim dünyama hoş geldin, Yoongi.'' 

Ardından yürümeye başladı. Yoongi etrafına bakınırken silahının orada olup olmadığını kontrol ederek onun arkasından yürümeye başladı. Çalılıkları geçip yola ayak bastıklarında Yoongi, gerçekten de geçmişte olduğuna inanamadığını düşünüyordu fakat ileride gördüğü kalabalık ile üzerindekilere ve çevresine dikkat ettiğinde sanki eski dizi çekilen bir stüdyodaymış gibi hissetmişti. Gerçekten de geçmişe mi gelmişti? 

Daechwita | yoonkook ✓Where stories live. Discover now