Part 8 • He's leaving but why?

331 45 24
                                    

Karanlık iyice çökmüşken bir günü daha bitirdiklerine inanamadığını düşündü pencereden dışarı bakarken. Günler anlayamadığı bir şekilde hızlı geçiyordu ve o buna ayak uyduramadığını hissediyordu. Zaman, avuç içlerinden kayıp gidiyordu ve o hiçbir şey yapmadan öylece duruyor, öylece bekliyordu. 

Neden böyle davrandığını aslında biliyor ama içten içe bunu görmezden gelmeye çalışıyordu. 

Yoongi'yi üç gündür görmüyordu. 

Kralı öldürdüğü gece bayılınca onu apar topar kendi odasına götürmüştü ve o uyanana kadar başında beklemişti. Tüm gece gözünü bile kırpmadan onu izlerken neden bayıldığını anlamaya çalışmıştı çünkü çok endişelenmişti. Kral Min Yoongi düştükten hemen sonra o da yere yığılınca bir şeylerin yanlış gittiğini sanmıştı. Bir şeyleri atladıklarını sanmıştı ve bu onu o kadar çok korkutmuştu ki onun nefes alıp verdiğini anladığı zaman anca sakinleşmişti.

Sabaha karşı uyanan Yoongi'nin ise, gözlerini açtığında gördüğü ilk şey Jungkook'un yüzü olmuştu ve yorgun bakışlarını onun yüzünde gezdirirken dudaklarının bir gülümseme halini almasına izin vermişti. Saatler boyunca onu endişe içinde bıraktığından habersiz onu izlerken Jungkook, kıvrılmış dudakları ve kısılmış yorgun gözleri fark edince kalbinin sıcacık olduğunu hissetmiş, bu görüntüyü zihnine kazımaya çalışmıştı.

Odada bulunan Neva ve birkaç şifacıyı o an umursamamışlar, uzun denilecek bir zaman boyunca birbirlerine bakmışlardı. Ardından Yoongi, Jungkook'u karşısında böyle canlı bir şekilde gördüğü için kendini tutamayarak elini kaldırıp parmaklarını hafifçe onun yanağına dokundurmuştu. 

 ''Yaşıyor olmana sevindim.'' idi ilk söylediği şey. Jungkook yanağında hissettiği hafif dokunuşların altında kendini bırakmamaya çalışırken fısıltıyla söylenen kelimeler kulağına ilişince tüm gardını indireceğini sanmıştı o an. Odadaki diğerlerini umursamadan Yoongi'ye doğru atılmak ve ona sarılmak istemişti. Ama bunu yapmadı. 

Bunun yerine biraz daha ona yaklaştı ve gözlerine serpiştirdiği tüm sevgi ve mutlulukla daha yakından baktı ona. ''Ben de yaşadığın için oldukça minnettarım. Senin öyle bayıldığını görünce korkudan ne yapacağımı şaşırdığımı biliyor musun?'' 

Yoongi, dudaklarını birbirine bastırırken elini geri çekmiş ve ellerini karnında birleştirirken alttan alttan mahcup olmuş bakışlarını yollamaya başlamıştı Jungkook'a. Ayrıca bu kadar yakınında olması kalp ritmini hızlandırmaya başlarken soluduğu kokusu tekrar bayılacakmış gibi hissettirmişti ona. Elini de çekmişti ondan çünkü bu Jungkook'a bakarken arkasında fark ettiği kişiler yüzündendi fakat ona yeniden dokunmak istiyordu, tenini hissetmek istiyordu. Jungkook'a karşı koymak sanki gittikçe zorlaşıyordu.

Jungkook, gözü önünde oynayan dudakların dikkatini dağıtmasına izin vermemek adına gözlerini onunkilerden ayırmadan biraz geri çekilmişti. ''Endişelendirdiysem üzgünüm,'' dediğinde Jungkook gülümsemişti başını iki yana sallarken. ''Özür dilemen gereken bir şey yok.'' Ardından biraz ciddileşti. ''Şimdi daha iyi misin? Nasıl hissediyorsun kendini?''

Yoongi, iyi hissediyordu. Neden öylece bayıldığını biliyor gibiydi ve bunu sorun etmedi. Kralla karşılaştıklarından beri hissettiği tüm o şeyler üzerine öyle bir çullanmıştı ki onlarla nasıl baş edeceğini bilememişti ve zaten o zaman enerjisi düşük olan bedeni tüm olanlardan sonra bunu kaldıramamıştı. Fakat iyi hissediyordu, Jungkook'u kaybedeceğini düşündüğü o uğursuz dakikaların aksine onu canlı bir şekilde karşısında gördüğü için çok daha iyi hissediyordu. 

Daechwita | yoonkook ✓Where stories live. Discover now