Bölüm 12; Soluk

11.1K 403 0
                                    

Bölüm 12: Soluk

Adımlarım akrep ve yelkovanı yok edercesine zamanın tam ortasına saplanmışken olduğum yerden kıpırdayamıyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Adımlarım akrep ve yelkovanı yok edercesine zamanın tam ortasına saplanmışken olduğum yerden kıpırdayamıyordum. O an ruhumdan dökülen kayıp mısraların birbirlerini bulduklarını ve birleşip bir şiir oluşturmak yerine birbirlerini sildiklerini hissettim. Ne diyeceğimi bilmiyordum, bir şey demem gerekiyor muydu bilmiyordum. Sadece kapının önünde öylece onlara bakıyordum. Üç polis, Ceyda'nın anne ve babası ile kendi anne ve babam bana sinirle bakıyorlardı. Kendi ailemde hayal kırıklığı ve öfkeyi, Ceyda'nın ailesinde ise nefret ve kini görüyordum. Hepsi bana karşı bilenmiş bir bıçak gibi keskin ve can alıcıydılar. Ben salondaki bu insanlara durumu anladığımdan ötürü kaygıyla bakarken bir uçurumun tek tek kayalarının yere yuvarlandığı sonundaymışçasına omzumdan sarkan çantam yere düştü ve sanki düşmesiyle beraber ruhumdan bir kaç parça intihar etmiş gibi ortalıkta uğursuz bir ses yankılandı.

İlk adımı attım ve daha yeni kurumaya başlamış kıyafetlerim yeniden o yağmurun acımasız damlalarında ıslanmış gibi titredim.

"Alisa Güneş," diye fısıldadı annem doğrudan bana bakıp sinirden tel tel olan sesiyle. İsmimi ve soy ismimi yalnızca çok fazla öfkeli olduğu zamanlarda kullanırdı ve mavi gözleri öylesine öfkeliydi ki daha önce hiç bu kadar alev almamışlardı.

Dudaklarım aralandı fakat diyecek bir şey bulamadım, sadece ortamdaki delici havayı içimdeki ateşi söndürmek ister gibi soludum. Onları bu kadar öfkelendiren şeyin ne olduğunu salonun ortasındaki televizyondaki durdurulmuş görüntülerden anlayabiliyordum. Görüntü tam da Melisa'nın bıçağı kaldırdığı anda durdurulmuştu. Hadi bağır Alisa. Onlara yapmadığını söyle. Sen suçsuzsun. Bir kez olsun onlara karşı kendini savun.

İçimdeki hırçın bir sesin dedikleri bir bıçak gibi zihnime saplanırken şakağımdan görünmez kanların aktığını ve beni bir kan gölünün ortasına hapsettiğini hissettim, düşüncelerim tam da şu anda ölüyorlardı.

"Gel buraya," dedi annemin yanındaki babam en az onun kadar öfkeli bakışlarıyla.

Cehennemime ilk adımı attığımı hissettim o an. O an ucuna asıldığım infaz ipimi kendi ellerimle kestiğimi kavradım ve kendimi daha çok öldürdüğüm diğer adımları da ardı sıra attım.

Annemin önünde bir yaprak gibi titreyerek durduğumda gözlerindeki öfke gözlerimi doldurdu. Bana inanmayacaklardı. Ne dersem diyeyim bana inanmayacaklardı ve bir kez daha sırtlarını çevireceklerdi bana. Bunu biliyordum ve bunu bilmekten nefret ediyordum.

Titreyen gözlerim arkalarındaki televizyondaki görüntülere, ardından Ceyda'nın anne ve babasına takıldı. Müdürümüz ve Ceyda'nın babası bu sefer nefretle ve sonunda yaptıklarımı ortaya çıkardığından ötürü kendine duyduğu gururla bakıyordu. Nefret ve kin dolu bakışlarına ek olarak dudağının kenarında tehlikeli bir gülümseme vardı. O an bana tokat attığı anı hatırladım ve tekrar ürperdim. Sağ gözü, muhtemelen Çetin'in attığı yumruk yüzünden mosmordu. Gözlerim Ceyda'nın annesine kaydığında, bana kızarık gözleriyle her an üstüme atlayacakmış gibi baktığını gördüm. Şu anda burada bulunan herkes beni suçluyor ve nefret ediyordu. Kalbim yalnızlık duygusuyla kasıldı.

KİMLİKWhere stories live. Discover now