Bölüm 18; Doğmak

377 323 0
                                    

Bölüm 18: Doğmak

Her iz bir başlangıçtı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Her iz bir başlangıçtı.

Her iz ruhumdan birer parçaydı.

Ve ruhumun başlangıcı o izlerde gizliydi.

O izi silmek için dakikalarca uğraştım Çetin telefonuyla onun fotoğrafını çektikten sonra. Dakikalarca delirmiş gibi elimdeki artık beyazdan kırmızıya dönmüş bezi, duvardaki izi silmek için parçalarcasına oraya sürdüm. Nihayet tek bir kırmızı nokta, tek bir yazı kalmayınca derin bir nefes aldım ve elimdeki bezle dizlerimin üzerine çöküp çamaşır suyuna bulanmış duvara baktım öylece. Sağa sola kıvrılan izlerin ıslaklığının üzerinde kendi yansımamı gördüm. Dağılmış ve normalde düz olan sarı saçlarım zihnimdeki elektriklenmeyi hissetmiş gibi kabarmıştı ve kahverengi gözlerim içindeki bütün duyguları alınmış gibi boş, bomboş bakıyorlardı. Gerçekten de içimdeki duyguların çekildiğini ve yerine bomboş bir rüzgar serpildiğini hissetmiştim dün gece. Dün gece hiç korkmadığım kadar korkmuş, hiç yok olmadığım kadar yok olmuştum. Biri bir şekilde elimi duvara bastırmış olmalıydı. Kimdi bu kişi? Ne istiyordu benden?

Geceden beri beni odadaki beraber uyuduğumuz tek yatakta bekleyen Azra'yla bir şeyler düşünen Çetin'in yakıcı bakışlarını sırtımda hissettiğimde Selim'in yorgun sesini duydum. "Bitti mi?" diye sordu.

Kafamı iki yana salladım ve duvardaki ıslaklığın an ve an kuruyuşunu izlemeye devam ettim. Sular ruhumdan çekilirmiş gibi kuruyup kalmışlardı. "Bitmedi," diye fısıldadım. "Her şey yeni başlıyor."

Ortada bölünemeyecek bir sessizlik olduğunda hiç kimsenin söyleyecek bir şey bulamadığını hissettim. "Kalkın hadi," dedi Çetin hala yıkılmamış sesiyle. "Okula gitmemiz lazım."

"Neden?" diye sordu Azra arkamda zar zor duyabildiğim bir sesle. "Ben çok yorgunum. Onca şey oldu ve biz okula mı gideceğiz? Bence siktir edelim. Zaten bu oyunun içerisinde her an hapsi boylarız."

"Meraklısı değilim o siktiğimin okulun," dedi Çetin sinirle. "Zaten o gün o cd bizi bulmasaydı gideceğim de yoktu. Şu puştun işini bitireceğiz sadece. O ötmeden biz susturalım ki bir daha konuşamasın."

Şaşkınlıkla ayağa kalktım ve kollarını göğsünde bağlamış, pencereye yaslanan Çetin'e baktım. Üzerindeki siyah kazağı gördüğümde aklıma kabusumun gelmemesi imkansızdı. Yutkundum. "Sırf onun için mi okula geliyorsun?" diye sordum şaşkınca. "Hocanın bile yapamadığı bir matematik problemini saniyeler içerisinde çözebiliyorsun ama seni okula getiren şey bir bela mı?"

Hala kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde yeşil gözlerini kıstı ve omzunu silkti. "Belalara alışığım."

Ona aslında yeşil gözlerinde tehlikenin, karanlığın ve belanın tam olarak o olduğunu gördüğümü söylemek istesem de kaşlarımı çatarak "Yeniden söylüyorum," dedim. "Her ne kadar o gün o cd sizi bulsa da asıl oyun bana oynanıyor. Bunlara katlanmak zorunda değilsiniz," yutkundum. "Hatta beni evinize almak zorunda değilsiniz, güçsüz gözyaşlarımı dinlemek zorunda değilsiniz. Bu oyunda bir rol almak zorunda değilsiniz."

KİMLİKWhere stories live. Discover now