5| Donör

104 17 24
                                    

  "Kosta?"
   Elleriyle gözlerini ovuşturup, uykulu gözlerle bakmaya devam etti. "Ben.. Şaşirdim, beklemiyordum. Saat kaç?"
   "Yani sanırım 6.. Konuşacak mıyız?"
   "Tabi.. Tabi geliyorum hemen."
   Başımla onaylayıp bahçenin içerisinde ilerleyerek Kosta'nın gelmesini beklerken geçmişi hatırlayarak gülümsedim. Adımlarım istemsizce az ileride ki erik ağacına yöneldi. Üstünde tam anlamıyla büyümemiş yüzlerce yeşil erik vardı, bir tanesini kopartıp yediğim sırada Kosta yanımda belirdi. "En sevdiğin.." dedi gülümseyerek beni izlerken.
   Şaşırmıştım. "Efendim?"
   "Erik diyorum canim.. Bir de mavurlu* ise bayilirsin."  (Ekşi)
   "Unutmamışsın.." Gülümseyerek bir tane erik de ona uzattım. "Gerçi nasıl unutacaksın ki? Zamanında bu ağaçtan az çekmedin."
   "Da..* Bu ayaği boşuna kırmadim ben Zöhre Hanim." (Evet)

   Asla unutamayacağım bir anı daha işte.. İkimizde 9 yaşındaydık, ben her zaman ki gibi eriklerin olması için aylarca beklemiş ve günü geldiğinde yemek için sabırsızca ağacın üzerinde ki eriklere ulaşmaya çalışıyordum. Halbuki istesem bizimkiler bana zaten alırdı ama işte bu ağacın tadı daha lezzetli geliyordu bana.. Gerçi hala da öyle ya.

   İşte ben bir sağa bir sola eriklere ulaşmak için zıplayıp durduğum sırada evden Kosta çıktı ve benim için erik toplayabileceğini söyledi. Ağacı da bir güzel tırmanıp bir kase erik topladı toplamasına ama inerken işler umduğumuz gibi gitmedi ve Kosta ağaçtan düşerek ayağını kırdı. 

   Tam 2 ay boyunca alçı da kaldı iyileşebilmesi için. Bense kendimi suçlu hissediyordum ve bunu telafi edebilmek için her gün Kosta'nın yanına gelip eğlendirmeye çalışıyordum. Kafamızdan oyunlar uydurup, doyasıya güzel zamanlar geçiriyorduk. 
   "Hadi gidelim mi artık?" diye fısıldadım, evdekilerin sesimizi duymamasını umut ederek. 

   Başıyla onaylayıp bahçe çıkışına doğru ilerlemeye başladı. Tam duvardan atlayacağım sırada Kosta'nın sesiyle duraksadım. "Zöhre?" Ona döndüğümde gülmeye başladı. "Kakvo praviş?" (Ne yapıyorsun?)
   "E işte dışarıya çıkıyorum.." Gülmesi daha da kuvvetlenmişti. "Şş.. Sessiz ol, evdekiler uyanacak."
   Yanıma gelip bir anda koluma girdi. "Bende dişariya çıkıyorum. Kapidan çıkmama eşlik et, duvarla uğraşma.."
   Bende akıl mı kaldı sanki? Eve nasıl girdiysem öyle çıkmaya çalışıyorum işte.. "Aman sende hemen dalga geç.. Hiç değişmemişsin gerçekten." Yüzümde ki ciddi ifade, gülümsemeyle birlikte değişmişti. 

    Hiç konuşmadan neredeyse 10-15 dakika yürüyüp sahile gelmiştik. Bizden başka kimseler yoktu etrafta.. Havada hafif bir serinlik vardı ve denizin o tuzlu kokusu her ikimize de şu an çok iyi geliyordu. Sırt çantamı çıkartıp az ileride ki bir banka oturdum, hemen ardından Kosta da yanımda belirdi. Kıyıya vuran dalga ve ağaçta ki kuş sesleri ortamı daha da güzel yapıyordu.

    Sabah çantama yerleştirdiğim kahve termoslarını çıkartıp birisini Kosta'ya uzattım. "Ee.. 5 sene boyunca neler yaptın? Hayatında neler değişti? Anlat hadi.."
  "Hızli bir giriş oldu.." Gülümseyerek kahvesinden bir yudum aldı. "5 yıl önce Varna'ya taşindik bizimkilerle birlikte. Mimar oldum, 1 sene Sofya da çaliştim ama ortami sevemedim. Buraya geri dönmek istedim ve işte buradayim. Asil sen neler yaptin?"

    İstanbul da geçen eğitim hayatımdan, ilk iş deneyimimden ve burası için planladıklarımdan kısaca bahsettim.. Zaten her ne kadar anlatırsak anlatalım aramızda 5 senelik bir kopukuk söz konusuydu ve illa ki bir şeyler eksik kalacaktı. İkimizde farklı kulvarlarda, güzel bir yol çizmiştik kendimize, ne mutlu.. Fakat çizdiğimiz yol da birbirimize destek olamamıştık, işte bu da çok acı.

    İkimizin de asıl merak ettiği sorular bunlar değildi. Benim ona, Kosta'nınsa bana sormak istedikleri aslında çok farklı şeylerdi. Ve merakına ilk yenik düşen Kosta olmuştu.. "Sağlığın nasil, iyisin değil mi?" Hem ifadesi hemde sesi ciddileşmişti. 
   "İyiyim." Bakışlarım, kıyıya çarpan dalgalara doğru kaymıştı. "Gitmeseydin çok daha iyi olabilirdim."
   "Ben.. Zöhre benim o zaman gitmem gerekliydi." 

MARTENİÇKAWhere stories live. Discover now