7| Peri Kızı

90 14 45
                                    

Bazı zamanlar her şeyi çok fazla sorguluyordum. Geçmişimde ve bugünüm de olanları, gelecekte ise olabilecek tüm ihtimallere kafa yoruyordum.. Şöyle yapsaydım böyle olurdu, belki bunu yaparsam başka türlü olur vs. gibi düşünüp duruyorum. Her şeye bir şekilde cevap bulabiliyorum ama "Gitmeseydi ve birbirimizden kopmasaydık, acaba nasıl oldurdu?" sorusu hep yanıtsız kalıyor. Hiç bir zaman da bu sorunun altını dolduramayacağız, hep cevapsız kalacak.

Eğer o gün Kosta terk edip gitmeseydi muhtemelen bir ilişkiye adım atabilecektik ve belki de onu sevgili olarak değil arkadaşım olarak çok sevdiğimi fark edecektim. Ya da sandığım kadar iyi gitmeyecekti planladıklarım, hayal kırıkları yaşayacaktım ve umduğumu bulamayacaktım..

Tam aksini de yaşayabilirdik tabii.. Çok mutlu olup birbirimize iyi gelebilir ve her anımızda yan yana olabilirdik. Ama işte her şey gibi bunların da hepsi sadece bir ihtimaldi.

En çok ihtiyacım olan anımda, hiç ummadığım şekilde yanımdaydı.. Bana kendinden bir parçasını verip nefes olmuştu.. Sonraysa giderken içimden bir şeyler koparıp kalbimi soldurmuştu. Amacı neydi? Bunu kendisi mi istemişti yoksa bir şeyler mecbur mu bırakmıştı? Hiç bilmiyorum ve artık öğrenmek de istemiyorum.

Sabahın erken saatleriydi.. Saat belki altı belki de altı buçuktu fakat henüz yedi olmadığından emindim. Saatin yediyi bulmasıyla babamın alarmları çalmaya başlar, işe gitmek için hazırlanıp yola koyulurdu. Henüz bunların hiçbirisi olmamıştı. Bense havanın hafif ayazlığına aldırış etmeden bahçede ki sandalyede oturmuş kahvemi içiyordum. Bu yaşıma kadar hep uykuya düşkünlüğüm ile bilinirdim çevremde ki insanlar tarafından fakat bu aralar uyku hiç tutmuyor, sabahın ilk saatleri gözlerim fal taşı gibi açılıyordu. Sonrasında da geri uyuyamadığım için pıtı pıtı bahçeye inip sabahın ilk saatlerinin sessizliği ile vücuduma enerji depoluyordum.

Kuşlar uyanmış cıvıl cıvıl öterlerken, evimizin bulunduğu sokakta ki komşularımız da hareketlenmeye başlamıştı. Kimisi işe gidiyordu, kimisi sabah sporu için koşu yapıyordu.. Gözüm istemsizce Kosta'lara ait olan aynalı eve kaymıştı. Onlarda da durum bizde ki gibiydi belli ki, henüz bir hareketlilik yoktu.

Kahvemden bir yudum aldığım sırada kulaklarımı dolduran sese doğru yönelttim bakışlarımı.. Seslenen kişi komşumuz Yulina teyzeydi. "Dobro utro Zöhre." (Günaydın.)
"Dobro utro.. Kak si Yulina?" (Günaydın.. Nasılsın?)
"Mnogo dobre. Erkencisin canim? Bir sikintin yoktur umarim." (Çok iyiyim.)
"Ah yok.." gülümseyerek bu durumu daha inanılır hale getirdim. "Sadece uyku tutmadı.."

İçimde anlatacak çok şey vardı ama bir o kadar da onları anlatmaya dermanım yoktu. Nesibe ile içimdekileri paylaşmak istiyordum ama bu konu artık beş seneden beri içime o kadar işlemişti ki.. Artık bahsi geçsin istemiyordum.

Yulina teyze ile aramızda geçen kısa bir sohbetten sonra ben kahvemi içmeye devam ederken, o da sabah koşusu için sokaktan ayrıldı. Bu sıralarda babamın alarmları çaldı, uyandı, hazırlandı ve sabah öpücüğünü yanağıma kondurup işe gitmek için yola koyuldu.

Sonrasında birkaç gün daha bu şekilde geçti.. Hiçbir değişiklik olmuyordu, her günüm aynı monotonluktaydı. Bu durum bana "Acaba depresyona mı girdim?" sorusunu sordurmaya başlamıştı. Burada ki günlerim sıkıcı geçiyordu, çocukluğumda ki günlerin aksine.. Şimdi sokaklarda başka çocuklar koşup oynuyordu, bizlerse başka başka dertlerle uğraşıyorduk. Büyümek buysa eğer, kendisini hiç sevmemiştim. Hala tek derdimin, ebe tarafından sobelenmek olmasını istiyordum.. Ama bu maalesef mümkün değildi ve bende bunun farkındaydım.

Odama bir anda Nesibe'nin dalmasıyla olduğum yerde irkilirken, kendisi konuşmaya başladı. "Sen çok hayırsız bir arkadaşsın Zöhre'cim.. Sen İstanbulda'yken bile sesini daha çok duyuyordum açıkçası ben." Göz kırparak gülümsedi. "Neyse konumuz bu değil. Ben vefalı bir arkadaş olduğum için seni hazırlamaya geldim. Baştan söylüyorum, itiraz yok!"

MARTENİÇKAWhere stories live. Discover now