Karşımdaki adam dağ ayısından başkası değildi. Sürekli karşıma çıkıyordu bu adam artık sıkılmaya başlamıştım. Sandalyesinde gerinip bana baktı. Yine sırıtıyordu. Şu sırıtan yüzüne yumruğu geçirmek istiyordum.
" Demek adın Güneş. Seni işe almam için bir sebep söyle bakalım bana. " Ters ters yüzüne baktım. Bir de bunun egosuyla uğraşacaktım çok güzel. Ama ben nereden bilebilirdim ki derginin sahibinin bu dağ ayısı olduğunu. Gülümseyip masaya doğru yürüdüm. " Ben zaten işe alındım, bunun için buradayım isteseniz de istemeseniz de."
Bir süre bir şey demeden durduktan sonra odaya giren kadına benimle ilgilenmesini söyleyip işine döndü. Benimle ilgilenen kadın çok tatlı, samimi ve içten biriydi. Bana çalışanları tanıtırken bir yandan da işi anlatıyordu. Bir odanın önüne geldiğimizde içerideki kadını gösterdi. " Bu kadına dikkat et Güneş. Kendisi Çağrı Gediz'in nişanlısı olur. Onun yanında pek özel hayatından bahsetme, içinden olayları cımbızla çeker ve seni işinden etmeye çalışır."
Derya abla bana masamı gösterdiğinde dayanamayıp hemen sandalyeye kurulmuştum. İlk kez kendime ait bir masam vardı. Masada duran dizüstü bilgisayarı açtım. " İş geldikçe sana yönlendiririm, sen şimdilik ufak tefek düzenlemeleri yap. " Kafa sallayıp ona teşekkür ettim.
☀️
İlk iş günüm sorunsuz geçmişti. Arada bir dağ ayısı yani Çağrı gelip beni kontrol edip gitmişti. Ona hâlâ sinir oluyordum. Paydos saati gelince çantamı toparlayıp ofisten çıktım. Yağmur başlamıştı. Şansıma yanıma ne şemsiye almıştım ne de bir yağmurluk. Ofisin arkasındaki durakta minibüs beklerken bir korna sesiyle irkildim. Yine dağ ayısı.
" Güneş , sana gerçekten bir özür borçluyum. İzin verirsen hatamı telafi etmek istiyorum. Sırılsıklam olacaksın, gel hadi. " İleriye doğru baktığımda minibüs falan yoktu. Çantamı omzuma asıp arabaya bindim. " Teşekkürler. "
Yol boyunca pek konuşmamıştık ama beni izlediğini hissedebiliyordum. Ben ona yolu tarif ediyordum o da benim söylediğim şekilde gidiyordu.
" Sağdan dönmemiz gerekiyordu, yanlış yola girdiniz." Sakalını kaşıyıp bana baktı. Gözlerinde bir ışıltı vardı. " Bazen yanlış yollara girmek güzeldir Güneş. Bir sonraki adımını daha dikkatli atmana yarar hata yapmak. " Kafa sallayıp onu onaylarcasına bir ses çıkardım. Nihayet başka bir yola saptığında rahatlamıştım. Evimin önüne kadar bırakıp gitmişti. Onunla ilgili düşüncelerim hâlâ aynıydı, gıcık oluyordum.
Eve geldiğimde babam salonda uyuyordu. Yanına gidip saçlarını okşadım. Akşama kadar direksiyon sallayıp yoruluyordu. Eve zor atıyordu kendini resmen. Onun çalışmasını istemiyordum ama yıllardır çalıştığı için bırakmak istemiyordu. Bizim hiç kimsesimiz yoktu sadece ikimizdik. Annemin iki kız kardeşi vardı onlar da bizi arayıp sormazlardı bile. Odadaki dolaptan örtü alıp babamın üzerine örttüm. Babam yemek yemiş, mutfağı da toparlamıştı. Odama geçip üzerimi değiştikten sonra başucumda bulunan kitabı açıp okumaya devam ettim.
Kitap okumaktan da sıkılınca annemin bana bıraktığı videoyu açıp izledim. " Merhaba güzel kızım, Güneş'im. Şu an sana hamileyim bir kaç gün sonra Allah'ın izniyle doğum yapıp seni dünyaya getireceğim. Ama şöyle bir şey var ki, doğuştan kalp hastasıyım doğumum çok riskli , ölebilirim. Ölsem bile senin dünyaya sağ salim gelmeni sağlayacağım Güneş'im. Seni çok seviyorum kızım."
Gözyaşlarımı silip videoyu kapattıktan sonra kaseti dolabıma geri koydum. Babamın görmesini istemiyordum. Üzülüyordu. Ve onu üzmek hiç istemiyordum. Telefonum çaldığında pijamalarımı giymiş yatağa giriyordum. Ekranda tanımadığım bir numara vardı. Aramaya cevap verdim. " Alo? " Bir süre ses gelmedi.
