On İkinci Bölüm

377 51 12
                                    

"Yılın en kasvetli ayı kasım," dedi Meg. Pencereden dışarıyı seyrediyordu. Hava oldukça kapalıydı.

"Onun için bu ayda doğmuşum," dedi Jo da dalgın dalgın, o gün içinde nedensiz bir sıkıntı vardı.

"Şu sıralar güzel bir şey olsa, hemen kasımın yılın en güzel ayı olduğunu söylerdik ama," diye söze girdi Beth.

Meg'in canı çok sıkkındı. "Evet ama bu evde hiçbir zaman güzel bir şey olmaz ki," dedi, "hiçbir değişiklik yok. Uğraşıp didiniyoruz sadece."

"Aman ne kadar karamsarız!" diye bağırdı birden Jo. "Yalnız seni anlıyorum Meg. Diğer kızların nasıl eğlendiklerini gördüğün için bunları söylüyorsun. Hikâyelerimdeki kişiler gibi senin için de pırıltılı bir gelecek yazabilmeyi ne kadar isterdim bilsen."

"Sizin için yapabileceğim bir şey var mı Bayan March?" diye sordu Laurie, Bayan March'ın sandalyesine doğru eğilerek.

"Teşekkürler Laurie. Yalnız postaneye gidersen, bize mektup gelip gelmediğini sorar mısın? Bugün mektup günümüz ama postacı hâlâ görünmedi. Bay March mektuplarını hiç aksatmaz ama belki postada gecikmiştir."

Tam o sırada acı bir zil sesi duyuldu, az sonra Hannah elinde bir zarfla içeri girdi.

"Telgraf mıdır nedir, o korkunç şeylerden geldi!" dedi. Sanki elinde patlayacakmış gibi, kâğıdı hemen Bayan March'a uzattı.

Bayan March kaparcasına aldı telgrafı. Hemen okudu ve sonra yüzü bembeyaz bir şekilde, yüreğinden vurulmuşçasına koltuğa yığılıp kaldı. Laurie, su getirmek için telaşla dışarı koştu.

Meg'le Hannah kadıncağızı rahatlatmaya çalışıyorlardı. Jo korkuyla telgrafı alıp okumaya başladı.

Bayan March,

Eşiniz ağır hasta. Hemen gelin.

S. Hale

Blank Hastanesi, Washington.

Odada çıt çıkmıyordu. Herkes âdeta nefesini tutmuş gibiydi. Dışarısı kapkaranlık olmuştu. Birdenbire bütün dünya değişmişti sanki. Kızlar annelerinin çevresine toplandılar. Bayan March, hemen kendini toparlayarak telgrafı bir kez daha okudu. Sonra kızlarına sarılıp "Hemen gitmeliyim," dedi. "Ah çocuklar, belki de geç kaldım! Bu acıya dayanmam için bana yardım edin yavrularım!"

Odadakilerin hepsi ağlıyordu. Umutlu sözler, birbirlerini avutmak için söylemeye çalıştıkları şeyler hıçkırıklarına karışıyordu.

Önce Hannah kendini toparladı.

"Tanrı beyefendiyi korusun!" dedi. "Böyle ağlamakla vakit kaybetmeyelim. Hemen eşyalarınızı toplamalıyız."

Sonra gözlerini önlüğüne silip nasırlı elleriyle hanımının elini okşadı ve odadan çıktı.

Bayan March, "Hannah doğru söylüyor," dedi doğrulmaya çalışarak. "Şimdi ağlamanın sırası değil. Sakin olmalıyız. Biraz düşünelim önce."

Yüzü çok solgundu ama sakinleşmiş gibiydi. Yapması gereken işleri düşündü. Kafasını toparlayınca, "Laurie nerede?" diye sordu.

Laurie yandaki odadan koşarak geldi. Onları rahatsız etmemek için odadan çıkmıştı. Baş başa kalmalarının daha doğru olacağını düşünmüştü.

"Buradayım efendim!" dedi. "Ne olur izin verin, ben de bir şeyler yapmaya çalışayım."

"Bir telgraf çekip hemen geleceğimi bildirebilir misin? Sabah erkenden bir tren var, ona yetişebilirim. March Halaya da bir mektup bırak. Jo şu kalemle kâğıdı ver bakayım bana."

Küçük KadınlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin