On Üçüncü Bölüm

364 51 4
                                    

Kızlar, o sabah daha gün doğmadan kalktılar. Lâmbayı yakıp giyinirlerken annelerini neşe içinde yolcu etmeye karar vermişlerdi. Üzüntülerini ona belli etmeyecek, ağlamayacaklardı.

Aşağı indiklerinde, dışarıda havanın kapalı olduğunu gördüler. Bu kadar erken saatte kahvaltı etmeyi garipsemişlerdi. Büyük sandık taşlıkta duruyordu. Annelerinin şapkası ile mantosu da divanın üzerine bırakılmıştı.

Bayan March, kendini zorlayarak kahvaltı etmeye çalışıyordu. Uykusuzluktan yüzü solmuş, perişan bir hâle gelmişti. Kimse konuşmuyordu, arabanın gelmesini bekliyorlardı.

Bayan March, gülümseyerek kızlarına cesaret vermeye çalıştı.

"Sizi Hannah ve Bay Laurence'a emanet ediyorum," dedi. "Ben yokken birbirinize karşı çok iyi davranmaya özen gösterin. İşlerinize dört elle sarılın ve her zamankinden daha çok çalışın. Çalışmak insana her şeyi unutturur. Kendinizi işinize verin ve umudunuzu sakın kaybetmeyin. Meg tatlım, gözün hep kardeşlerinin üzerinde olsun. Hannah'nın sözünden de sakın çıkma. Jo, sen de sakın ufak şeylere parlama. Bana sık sık yaz. Benim her zaman bizi neşelendirmeye ve yardımımıza koşmaya hazır cesur kızım gibi davranmaya devam et. Sana gelince Beth, piyano çalarak rahatlamaya çalış ve gündelik işlerini aksatma. Amy, bebeğim sen de elinden geleni yapmaya çalış ve ablalarının sözünden sakın çıkma."

O sırada arabanın sesi duyulmuştu. En zor an gelip çatmıştı. Kızlar yine de iyi dayandılar. Kimse ağlamamıştı. Annelerine sarılıp onu öptüler.

Bayan March'ı yolcu etmeye Laurie ile dedesi de gelmişti.

Bayan March sonunda kızlarını teker teker öpüp, "Tanrı'ya emanet olun sevgili kızlarım benim," diye mırıldanarak arabaya bindi.

Araba kalktığında arkasına bakınca, güneşin ilk ışıklarının bahçe kapısının önünde dizilmiş insanların üzerine düşmüş olduğunu gördü. Herkes gülümseyerek ona el sallıyordu.

"Herkes bize karşı ne kadar iyi," dedi sonunda yanında oturan genç adama dönerek.

"Nasıl olmasınlar ki?" diye karşılık verdi Bay Brooke sıcak bir gülümsemeyle.

"Sanki bir deprem olmuş gibi," dedi Jo sonunda.

"Sanki evin yarısı yıkıldı," diyerek Meg de ona katıldı.

Bir süre sonra babalarından ilk haber geldi. Bay March gerçekten çok hasta olmasına rağmen artık hastabakıcıların en iyisi ve en şefkatlisi yanında olduğu için iyileşmeye başlamıştı. Bunu duyunca kızlar rahatlamışlardı.

Haftanın sonuna doğru haberler gittikçe daha iç açıcı olmaya başlamıştı. Kızlar da sık sık annelerine mektup yazıyorlardı:

Sevgili anneciğim,

Son mektubunun bizi ne kadar sevindirdiğini sana anlatamam! Verdiğin haberlere hem güldük hem ağladık. Bay Brooke ne kadar iyi biri! Bay Laurence'ın işlerinin uzaması, onun sizin yanınızda kalıp yardımcı olması açısından çok iyi olmuş. Biz çok iyiyiz. Jo dikişlerime bile yardım ediyor. Bütün zor işleri o üstlenmek istiyor. Beth ise saat gibi çalışıyor, yalnız babamız için çok endişeleniyor. Amy de sözümden hiç çıkmıyor. Saçlarını artık kendisi tarıyor. İlik açmayı ve çorap dikmeyi de öğrendi. Bay Laurence, Jo'nun deyimiyle, "tam bir anaç tavuk gibi" bize kol kanat germiş durumda. Laurie ile Jo en büyük neşe kaynağımız olmaya devam ediyorlar. Zaman zaman yokluğun nedeniyle moralimiz bozulmuyor değil. Hannah tam bir melek. Bizi hiç azarlamıyor. Bana "Bayan Margaret" diye hitap ediyor ve çok saygılı davranıyor; olması gerektiği gibi yani. Hepimiz iyiyiz. Çok çalışıyoruz. Yalnız seni çok özlüyoruz. Gece gündüz aklımızdasın. Babama da sevgilerimi ilet. Bana güven.

Kızın Meg

Meg mektubu kokulu bir kâğıda özenle yazmıştı. Diğer mektup ise baştan başa kocaman mürekkep lekeleri içindeki bir kâğıda, gösterişli kıvrımları ve uzun kuyrukları olan harflerle yazılmıştı.

Benim canım anneciğim,

O ilk haberi alır almaz hemen tavan arasına koştum! Bay Brooke iyi bir insan. Babamın durumu düzelmeye başlar başlamaz bize telgraf çekti. Mektup geldiğinde ise Tanrı'ya bize karşı çok iyi olduğu için dua etmek istedim ama yapabildiğim tek şey gözyaşları içinde, "Çok mutluyum! Çok mutluyum!" diye fısıldamak oldu. Bu da yeteri kadar iyi bir şükretme şekli değil mi sence?

Ne kadar eğleniyoruz bilsen. Artık keyfimiz yerine geldi. Meg'in annelik taslayarak masanın başında oturmasını bir görsen! Her gün giderek güzelleşiyor. Çocuklar da birer melek sanki. Bana gelince ben yine aynı Jo'yum. Başka türlü de olamam zaten.

Sana mutlaka bahsetmek istediğim bir şey var. Bir gün Laurie ile gülünç bir şey yüzünden tartıştık. Aslında haklı olan bendim ama çok sert konuştuğum için Laurie bana darıldı. Kalkıp evine gitti ve giderken de kendisinden özür dilemezsem bir daha bize gelmeyeceğini söyledi. Ben de, o an çok sinirli olduğum için, özür dilemeyeceğimi söyledim. O gün yanımda olmanı o kadar istedim ki anneciğim. Laurie de ben de çok gururluyuz. Özür dilemek bana çok zor geliyordu. Haksız olduğunu anlayarak onun bize geleceğini umuyordum ama gelmedi. Gece birden Amy'nin ırmağa düştüğü gün senin bana, "Öfkeni yarına saklama!" dediğini hatırladım. Hemen kalkıp Laurie'den özür dilemek için dışarı fırladım. Bahçe kapısında bir de ne göreyim, Laurie de benden özür dilemeye geliyormuş. İkimiz de gülmeye başladık ve karşılıklı olarak birbirimizden özür diledik.

Babamı benim için öp, seni de bol bol öperim.

Kızın Jo.

Şükürler olsun ki bana da bir görev verildi

Ben de her gün çalışacağım...

Bu görev bana sağlık, güç ve umut getirdi.

Ve artık öğrendim neşeyle,

"Kafam: Düşünebilirsin

Kalbim: Hissedebilirsin

Hey elim, artık sen de durmayacak çalışacaksın" demeyi...

Sevgili anneciğim,

Kâğıtta sana ancak sevgimi gönderebileceğim kadar yer kaldı. Babam için kuruttuğum menekşelerden yolluyorum. Her sabah kitabımı okuyorum ve iyi olmaya çalışıyorum. Beni ağlattığı için artık babamın sevdiği parçayı çalamıyorum. Herkes bize karşı çok iyi. Biz de sensiz ne kadar olabilirsek o kadar mutlu olmaya çalışıyoruz. Amy, sayfanın geri kalan kısmını ona ayırmamı istediği için artık burada mektubuma son vermek zorundayım. Saati kurmayı unutmuyorum. Odaları her gün havalandırıyorum.

Babacığımı da yanaklarından öp benim için. Artık gelin ne olur!

Kızınız Beth.

Anneciğim, hepimiz iyiyiz. Her gün derslerime çalışıyorum ve kimseyle müdafaa etmiyorum. Meg, "münakaşa," demek istediğimi söylüyor. Onun için her iki kelimeyi de buraya yazıyorum. Artık siz hangisini seçerseniz...

Meg bana çok iyi davranıyor. Her gece reçel yememe izin veriyor. Jo bunun bana çok iyi geldiğini, beni tatlı huylu yaptığını söylüyor. Yalnız bu aralar Laurie'ye kızıyorum. Koskoca bir genç kız olduğumu gördüğü hâlde bana seslenirken hâlâ "ufaklık" diyor. Hattie King gibi "mersi" ya da "bonjur" dediğim zaman da Fransızcayı çabuk çabuk konuşmaya başlayarak benimle alay ediyor. Mavi elbisemin kolları adamakıllı eridi. Meg ona yeni kolluklar taktı ama rengi pek uymadı. Benim neşem kaçtıysa da mızmızlanmadım. Sıkıntılara göğüs germeyi öğreniyorum. Yalnız keşke Hannah benim önlüklerimi kolalarken kolayı biraz daha bol kullansa. Olmaz mı yani? Soru işaretini ne güzel yaptım değil mi? Meg benim imamın çok bozuk olduğunu söylüyor. Çok utanıyorum ama yapacak o kadar çok şey var ki ima çalışmaya fırsat bulamıyorum. Şimdilik hoşça kal. Babama da kucak dolusu öpücükler.

Sizi seven kızınız
Amy.

Küçük KadınlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin