♧ CAZGIR KADIN | BÖLÜM ●3● ♧

53.5K 3.6K 1K
                                    

Hellö 💦

Genç kız hayretle etrafına bakındı ve adam gerçekten de ciddi mi dedi diye bir süre bekledi ama ahizenin diğer ucundan arabanın egzoz sesinden başka bir şey kulağına ilişmemişti.

"Sen ciddi misin?"

"Olmamam için tek bir sebep söyle."

"Normal insanlar fermuar çekmek gibi şeylerin canının çekmesini normal karşılayıp dile getirmez de ondan."

"Hadi ya, desene normal olmadığımı baştan belli ettim."

Diğer taraftan gelen eğlenen ses tonuna karşılık genç kız bir küfür savurmamak için kendisini zor tuttu. Bu adam kesinlikle uyuzun tekiydi.

"Sen her çalışanına engelsiz koşar mısın?"

"Abin etinin benim kemiğinin kendisinin olduğunu söyledi. Etimi köküne kadar sıyırmayı severim ben."

Kaşları çatılan genç kız sinirle homurdandı ve odasının kapısını kapatıp kendisini yatağına attı.

"İyi eğleniyorsun herhâlde? Ama bilmen gerek, abim gece beni arayan insanların fermuar gibi subliminal mesaj içeren kelimeler kullanan adamlardan hiç hoşlanmaz."

"Neyse ki sen bunu da abine söylememek için bir yalan uydurursun." demesi ile Demre sinirle homurdandı.

"Bana baksana sen, patron oldun diye benimle istediğin gibi konuşabileceğini mi sanıyorsun?"

"Hayır. Şu an mesai saatleri dışındayız. Patronun değil, sadece seninle eğlenen birisiyim."

"Güzel. O zaman beni rahatsız etmemen gerektiğini de öğrenmiş olursun." dedi ve telefonu yüzüne kapattı. Anlamamıştı. Adam manyak çıkmıştı. Hayatında bir sürü insan fermuarını yukarı kaldırmış olmalıydı. Kahretsin, bir sürü sülük gibi yapışan adamla da karşı karşıya gelmişti ama bu da neyin nesiydi? Adam hikâyesini nereden görmüştü? Hadi gördü diyelim, telefon numarasını kısa süre içerisinde nereden bulmuştu? Hadi buldu diyelim neden arıyordu arkadaş?

Gözlerini kapattı ve sakin olmaya çalıştı. Neden sakin olmaya çalıştığını da anlamıyordu. Alt tarafı her zamanki gibi bir adamla konuşmuş gibi hissediyordu. Patronu sulunun teki çıkmıştı ve hayallerinin yavaş yavaş gerçekten de suya battığını görebiliyordu.

Ne zaman uyuyakaldı, ne zaman saat çaldı ve onu erteledi bilmiyordu. En son Hamra'nın çığlıkları ile uyanmış ve hayatında hiç hazırlanmadığı kadar hızlı hazırlanıp arabasına binmişti. Mesaisinin başlamasına 15 dakika vardı ve yolu en aşağı 30 dakikalık yoldu.

"Hep o uyuz yüzünden oldu." dedi arabanın içerisinde bas bas bağırarak. Kimse onu duymuyordu çünkü arkadan yüksek baslı bir müzik çoktan yerini almıştı.

Acele ile gaza basarken iki tane kırmızı ışıkta geçmek zorunda kalmıştı ve cezayı ödeyecek olan abisine müstahak olduğuna kendisini inandırıp bir nevi suçu üzerinden atmıştı. Şirketin önüne geldiğinde 1 dakika kaldığını görünce koşturarak otoparktan çıktı ve asansöre doğru ilerledi. Şansına otoparkta olan asansörü gördüğünde kapılarının kapandığını fark etti. Topuklularının üzerinde koşturup son dakikada elini içeri uzattığında kapı kapanmamış, geri yanlara doğru sürülmüştü.

Nefes nefese içeridekilerden özür dilercesine bakmak için gözlerini yerden kaldırmıştı ki içeride elinde çantası ile duran patronunu görmesi ile gözleri fal taşı gibi açıldı. Şaşkınlıkla olduğu yerde kalakalmıştı çünkü takım elbiseli adam, dergilerde gördüğü fotoğraflardaki yakışıklılığından her milimine kadar nasibini almıştı. Ama bu sefer bir fark vardı ki yüzünde eğlenen bir ifade yerine düz, duvar gibi bir ifade vardı.

BEYAZ (+18)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz