sen de beni seviyorsun

421 63 57
                                    

Mauritius sürprizlerle dolu bir cennetti, ne zaman ne ile karşı karşıya kalacağınızı tahmin etmek imkânsızdı. Örneğin henüz sabah sıcaktan kavrulurken şimdi şiddetli sağanak yüzünden eve kapanmak zorunda kalmıştık. İşin en güzel yanı, Jaehyun'un da birkaç ufak tefek eşyasını yerleştirmek için uğradığı ataşe konağında benimle beraber mahsur kalmasıydı. Düğün törenimize yalnızca dört gün kalmış olsa da müstakbel nişanlım hâlâ yüzüme bile bakamıyor, tek dizini gergin bir şekilde sallayarak yağmurun dinmesini bekliyordu. Bense sıcak kahvem ve gazetemle beraber pencerenin önündeki tek kişilik koltuğa yerleşmiş Fransadan gelirken getirdiğim gazeteleri okuyordum.

Jaehyun'un titretip durduğu dizini yan gözle süzüp kısık sesimle uyardım,
"Jaehyun."

Başını öfkeyle bana doğru çevirmişti.
"Bir daha adımı söyleme."

"Pekala, yapma sevgilim."

Tek kaşı öfkeyle yukarıya kalktı.
"Bana sevgilim de deme!"

"Sessiz ol ve bacağını sallamayı kes sevgilim."

"Evime gitmek istiyorum."

Sabrımın sınırlarını zorluyordu. Dışarıdaki sağanak yağmura, şiddetli rüzgara ve evimizdeki rahat ortama rağmen çekip gitmeye çalışmak da nesiydi?!

"Yağmur durana kadar bekle."

"Bekleyemem, beni evime bırak."

Kahvemden bir yudum alırken başımı olumsuz manada salladım.
"Yapamam. Şimdi müsadenle manzaraya karşı kahve içmek ve sessizliği dinlemek istiyorum."

"Beni evime götür."

Yere sertçe vurduğu ayağını süzdüm, beni böyle ikna edebileceğini sanıyorsa çok yanılıyordu. Gözlerimi kapatıp çatıya düşen yağmur damlaların sesini dinlemeye koyulmuştum ki nişanlım yeniden mızmızlandı.
"Beni evime götür Johnny!"

"Sessiz ol."

"Eve gitmek istiyorum, yağmur durmayacak ve ben senin yanında o kadar uzun süre kalamam."

"Güzelim, biraz sessiz olur musun?"

Öfkeyle gözlerimi izlemiş ardından terslemişti.
"Madem sessizliği bu kadar çok seviyordun o halde neden bu yaşında çocuk yaptın?"

Beni kızdırmaya başlıyordu,
"Ne varmış yaşımda?"

Ağzının içinde belli belirsiz geveledi,
"Kart zampara."

"Tekrar söyle."

"Bir şey demedim, beni evime götür artık!"

Dünyalar güzeli kızım Lorena ikimizi şaşkın gözlerle izlerken sessizce bebekleriyle oynuyordu. -Hepsini de bakıcısı ile beraber dikmişti ve çok güzel görünüyorlardı.-
Onu izlerken aklıma eskiden kullandığım metodlar geldi, Lorrie bir şeyler için direttiğinde yalnızca ne istiyorsa yapmasına izin verir ancak önüne başka engeller koyarak pes etmesini sağlardım. Aynı taktiğin Jaehyun'un üzerinde de işe yaramasını umarak elimle kapıyı işaret ettim,
"Kapı orada, gidebilirsin."

Bocaladığını bakışlarından anlayabiliyordum. İlgiden hoşlanıyor, istediğini elde edemediğinde ise öfkeleniyordu. Çilli yanakları hafiften kızarmaya başlarken ayağa kalkmış, dış kapıyı çarparak bahçeye çıkmıştı. Geri geleceğine adım kadar emindim.

Lorena'yı basit bir el işaretiyle yanıma çağırdığımda koşarak gelmiş, dizlerime oturduktan sonra güzelim saçlarını dağıtıp sormuştu.
"O artık bizimle mi yaşayacak baba?"

c'est que tu m'aimes? - johnjaeWhere stories live. Discover now