asi

412 62 17
                                    

Yaşanan talihsiz olayların üzerinden iki gün geçmiş, bu süre boyunca Jaheyun'un öfkesi biraz olsun dinmemişti. Benimle aynı yemek masasına oturmamak için işten geleceğim saate kadar bekliyor, eve ulaşmamdan yaklaşık beş dakika  önce yemeğini bitirip sofradan kalkmış oluyordu. Sırf inadı uğruna geliş gidiş saatlerimi öğrenme azmi göstermiş olmasını takdir ediyor ancak onaylamıyordum. Canını yaktığım doğruydu ve o da benim canımı yakmıştı, hepsinden önemlisi Lorrie'nin önünde merhum annesi hakkında ileri geri konuşmuştu. Normal şartlar altında ödeşmiş olmalıydık ancak hyun elbette kolay kolay alttan alacak birisi değildi.

Öyle inatçıydı ki zamanının çoğunu geçirdiğim odalara hiç girmiyor, üst kattaki misafir odasında kalmakta ısrar ediyordu.

Son günlerde olduğu gibi Wilde ile baş başa oturduğumuz sofrayı memnuniyetsiz bakışlarımla süzüp sordum,
"Lorrie nerede?"

"Odasında efendim, bugün biraz geç kaldığınız için sizi beklerken uyuyakaldı."

Başımı hafifçe sallayarak anladığımı belirtmeye çalıştıktan sonra bir kere daha sordum,
"Ya Jaehyun?"

"O yukarıdaydı."

Kollarımı masaya yaslayıp mırıldandım,
"Yemeğini yine ben gelmeden önce mi yedi?"

"Evet efendim."

Saçlarımı karıştırdım, itaatsizliği ve kural dinlemezliğiyle beni öyle ikilemde bırakıyordu ki...
Onu eğitmek için nasihat etmeye çalışsam beni asla dinlemiyor, canını acıtmaya çalışsam en sonunda en çok canı yanan kişi oluyordum.

"Bugün ne yaptı?"

"Oturma odasına soba kurmamı istedi ben de mecburen kurdum. Sonra suyunu hazırladım, banyo da yaptı ancak hâlâ öfkeli görünüyordu."

Sağ elimle alnıma masaj yapıyor, sakin kafayla düşünmeye çalışıyordum.

"Hâlâ benimle ilgili konuşmaya çalışmadı mı?"

"Maalesef efendim."

Sıkıntılı ifademle ayaklanırken rica ettim,
"Sofrayı kaldırıp odana çekilebilir misin Wilde? Bugün geç yiyeceğim."

"Elbette efendim."

Olabildiğince sakin kalmaya, barış taraftarı görünmeye çalışarak merdivenleri çıktım. Aptal olduğumu mu sanıyordu bilmiyorum ancak Jaehyun'un kaldığı odadaki ışığın merdivenleri çıktığım esnada açık olmasına rağmen üst kata adım attığım anda gevşeyen tahtalardan yükselen sesle birlikte kapandığını görebilmiştim. Odasının kapısını yavaşça çaldım,
"Orada mısın Hyun?"

"..."

Pekala, görünüşe göre uyuma taklidi yapmak istiyordu ancak buna izin verecek değildim. Kapının kolunu sertçe indirip içeriye girdim ve Lorrie uyanmasın diye kendimi dizginleyerek, kısık sesle sordum.

"Derdin ne senin Jaehyun? Nereye varmak istiyorsun?"

"..."

Başının üzerine dek çektiği örtüyü aniden kaldırmaya çalıştığımda bir süre benimle savaşmış ardından pes ederek çığlık atmıştı.

"Yah!"

Altında gizlendiği örtüden kurtulduğumuzda karşıma çıkan görüntü karşısında hayretimi gizleyememiştim.
"Yok artık Jaehyun, bu kadar abartmış olamazsın değil mi?"

c'est que tu m'aimes? - johnjaeWhere stories live. Discover now