Şans mı?Asla...

101 25 27
                                    

Gözlerimi kırpıştırarak gördüğüm şeyin doğru olup olmadığını anlamaya çalışıyor daha doğrusu hazmetmek için zaman kazanıyordum. Bunu engelleyen şey ise bir kez daha yükselen çığlık oldu. Bu çığlıkla şoktan çıkarak, koşan Toka Manyak'ının arkasından hızla ilerledim. Hâlâ şaşkınlık içinde olmamdan dolayı belki de, istem dışı gözlerim onun üzerinde duruyordu. Israrcı bakışlarımı hissetmiş olacak ki bana doğru döndü ve beni görünce yüzünde oluşan hayreti saniye saniye izledim. Kahverengi, düz saçları sağa sola savrulmuşken aynı renk hafif çekik gözleri inanamıyormuş gibi bakıyordu.

Tuhaf göz temasımızı bölen şey ise " Şunu sıkı tut. Burdan uzaklaş!" diyen Eren'in sert sesi olmuştu.

O anda daha önceden yaşamam gereken aydınlanmayı yaşayarak olayı anlamak için etrafa bakındım. Gevşek bir şekilde tasmasını tuttuğu siyah kıvırcık tüyleri olan orta boylardaki köpek bir noktaya bakıp hırsla havlıyordu. Köpeğin odak noktasına döndüğümde ise Toka Manyak'ını ve yanında korkuyla duran bir kızı gördüm. Uzun saçlara sahip olan kız Eren'i sıkıca tutmuş dururken Toka Manyak'ı endişeyle kızı sakinleştirmeye çalışıyor, öfkeyle ise köpeğe ve ona bakıyordu. Emre'ye...

Emre benim ESKİDEN çok yakın bir arkadaşımdı. Yaklaşık iki yıl önce ettiğimiz aptal bir kavga -aslında kavga bile sayılmayacak saçma bir olaydan sonra- duyduklarına inanmış ve beni sadece bir kere bile dinlemeyerek bu şehirden taşınmıştı. O zamandan beridir onu hiç görmemiştim. Şimdi neden bu şehire gelmişti, niye bu sokakta dolaşıyordu hiçbir fikrim yoktu.

Daha fazla düşünmemi havlama ve bağırtı seslerinin şiddeti kesince olaya artık o narin ve güzel ellerimi atmam gerektiğini, yoksa başka şekilde Eren'in Emre'ye sinirle söyledikleri, Emre'nin ise hareket etmeyerek tasmasından tuttuğu köpekle öylece durduğu ve kızın korkudan hareket edemeyerek titrediğinden dolayı kavga oluşacaktı.

Yanıma doğru yaklaşan Emre'yi görünce "Git," diyebildim sadece. Hem onunla konuşmak istemiyordum hem de kız kriz geçirmeden gitmesi gerekiyordu. Bir süre baktıktan sonra kafasını yavaşça sallayarak söylediğimi yerine getirdi ve gitti. Yanımızdan uzaklaşınca çok şükür bağırtılar da kesilmişti. Bizi izleyen birkaç kişi de işine dönünce Toka Manyak'ının yanına giderek kızı partaki banka doğru götürmesine yardımcı oldum.

Bir olay daha çıkmadan kız sonunda banka yerleşebilmişti. Sarı gibi gözüken oldukça açık kahverengi saçları dümdüz bir şekilde belinden aşağı savrulurken, bal rengi gözleri dolu dolu bakıyordu. Neredeyse bir kağıt kadar beyaz olan teni sararmış, biçimli burnu ise kızarmıştı. Köpeğin gitmiş ve ortalığın sakinleşmiş olmasına rağmen bedeni hâlâ baştan aşağı titriyor, gözlerinde iri damlalar bir şelale misali akıyordu. Her haliyle endişelenmiş olduğu belli olan Toka Manyak'ı ise kızın önüne eğilerek titreyen ellerini durdurmak için zayıf bileklerinden sıkıca tuttu.

"Hey,sakin ol. Ben burdayım." Öylesine ilgili, öylesine şefkatli bakıyordu ki şaşırmama engel olamamıştım.

Kızın gözlerinden düşen yaşlar çoğalırken "Eren," diyerek titreyen elini kaldırdı. "Birden üzerime gelince ben..." Cümlesini devam etmesini engellyen şey ise ardı ardına gelen hıçkırıkları olmuştu. Krize girmiş gibi hıçkırmaya devam ettiğinde -nefes alamadığından dolayı- kızarmaya başladı. TOKA Manyak'ı kıza kırılgan bir mücevhermiş gibi yaklaşarak yanına yerleştikten sonra yüzünü ellerinin arasına alarak sakinleşmesi için yapabileceği her şeyi yapmaya ve bunun bir an önce gerçekleşmesi için acele etmeye başladı.

"Geçti, tamam mı? Sakin ol! Derin nefesler al."

"Hadi, lütfen!"

...

Yakamoz GüzeliWhere stories live. Discover now