Yeni Gizemler

94 16 26
                                    

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra elime aldığım cismi,bu sefer beni kurtarmak için yapılan bir plan ya da özel bir varlık olduğumu söyleyen bir yazı olma umudu bağlamadan parmaklarımın arasında çevirmeye başladım. Zarfa baskıcı göz temasımı uygulayarak bir şeyler itiraf etmeye başlamasını -sanki mümkünmüş gibi- sağlamaya çalışıyorum. Daha sert bir bakışa geçtiğim an duraksadım. Ne yapıyordum ben be!

Bu mektup olayı içimdeki tuhaf istekleri ortaya çıkarıp biri görse bana deli etiketi yapıştırmaları için bir sebep sunacaktı resmen. Tamam, hep beni farklı kılan bir şey olsun istedim. Bunu ortaya çıkarmak için aptalca hareketler yapmaktan da kaçınmadım ama artık kabullenmeliydim. 'Belki de özel güçlerim' vardır düşüncesinden vazgeçmeliydim. Zarf işine, hem minnoş (!) kalbimle oynadığından hem de bu gizemli ayakların hoşuma gitmediğimden dolayı sinirlenmeye başlıyordum. Ciddiyim!

Ters bir bakış attıktan sonra ilk gelen mektubu koyduğum rafa fırlattım. Üzerimdeki kırışmış tişörtü düzeltirken odamdan çıkarak Emre'nin yanına ilerledim. Bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.

"Ne bakıyorsun sen?" Kaşlarımı çatarak sorduğum soruyu duymamış gibi aynı şekilde bakmaya devam etti.

"Sama diyorum SANA!" Ses ayarımı fazla kaçırmış olmamı umursamadan cevap beklediğimi gösterircesine yüzüne baktım. Gözlerinı kısarak bakan Emre tam ağzını açıp cevap veriyordu ki annemin yanımıza gelmesi bir oldu.

"Neye bağırıyorsun Beste?" Hafif sinirli bir tonda sorduğu soru karşısında sadece omuz silktim. Gözleri omuzuma kayınca bir süre sabır dilenir gibi kendi kendine konuşup, ayar -olmazsa olmaz tabii- verdikten sonra yanımızdan ayrıldı.

Şimdi ise evden çıkmış parka gelmiştik. Her ne kadar Emre ile bir yere gitmek istemesemde birleşmiş anneler sorgusuna tabii tutulmamak için her şeyi yapabilirdim. Bir ara -ciddiyim- 'doğruluk mu, cesaret mi" diye bile sordular. O andan sonra hayatımda ilk defa, kelimenin gerçek anlamıyla bayılacakmış gibi hissettim. Annelerin tuhaf soruları ürkütücüydü!

Parktaki banklardan birine yerleşerek rahatça oturmuştum. Gün çocuklara göre çoktan bitmiş olduğu için burda bizim dışımızda kimse yoktu. Etraf kararmış, bir tek ay ve sokak lambalarının yapay ışıklarına kalmıştık. Emre ise benden biraz uzakta olan kaydırağa yaslanmış, sessizce çevreyi izliyordu.

Boş boş durduğumuz on dakikanın sonunda oturduğum banktan ayağa kalkıp vücudumu tamamen Emre'ye çevirdim. "Buraya senin etrafı izleyişini seyretmek için mi geldik?"

Ayakkabısıyla toprağı eşelerken bana bakma zahmetine girmedi bile. "Ne söylersem tersleyeceksin nasıl olsa. Konuşmamın bir anlamı mı var?"

Derin bir nefes alırken böyle söylemesine üzülsemde belli etmeyerek sinirli ama eski sinirime oranla daha uysal bir şekilde konuşmaya başladım. "Mantıklı bir açıklama yapmadığın bir sürece seninle aynı ortamda durmak bile sinirlenmeme sebep olduğundan tersliyor olabilir miyim acaba?"

"Olabilir tabii ama üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen beni ilk defa görüyorsun ve takındığın bu tavır açıklama yapacak olan birini bile geri püskürtür." Kumla oynamayı bırakıp sonunda bakışlarını bana çevirdi.

"Ha, yani senin hatan değil benim hatana karşı duruşum mu problem oldu şimdi?"

"Problem kelimesi geçen bir cümle kurmadım."

Yakamoz GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin