Episode 11

4.6K 527 750
                                    


multi: Shy martin are you happy

multi: Shy martin are you happy

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


*

Felaket kötü bir gün geçiriyordum.

Yemin ederim daha kötü olamazdı demeye bile cesaret edemediğim türden kötüydü hemde.

Üstelik yalnızca benim için kötü bir gün değildi. Seungmin öğle arası baya keyifsiz bir şekilde bizimle yemek yemiş ve ardından o haliyle derse girmek zorunda kalmıştı.

Jeongin de öğle arası bizimleydi. Yemekten sonra tek başına antremanlar için yanımızdan ayrılmıştı. Hyunjin'in bütün gün ona bozuk attığını söylemişti. Aralarında herhangi bir tartışma geçmediğini de eklemişti ancak yine de hyunjin bugün gelmemişti. Her öğle arası jeongin'i almak için yanımıza gelen çocuk bugün gelmemişti. Bu yüzden jeongin ne kadar bu duruma bozulsa da bize belli etmekten çekinerek kendini toparlamış ve tek başına gidebileceğini söyleyip yanımızdan ayrılmıştı.

Hyunjin şanslı günündeydi. Dua etsindi ki bugün çok hastaydım.

"Al bunu, kafanı koy ve dinlen biraz."

Chan hyungun çıkarıp bana uzattığı ceketine karşın tebessüm ettim ve dediğini yaparak aldım.

Ceketi yastık konumuna getirdikten sonra başımı üzerine koydum. Yumuşacıktı ve chan hyungun parfümünün kokusu bedenimin gevşemesini sağlamıştı. Kesinlikle ağır bir kokusu yoktu, yalnızca her zamanki chan hyung parfümünden daha rahatlatıcı gelmişti bu kez.

Öğleden sonraydı ve kantinde her zaman mesken edindiğimiz masadaydık. Yurda gidemeyip okula geri döndüğümde en azından revirde hemşireyi bulmayı planlamıştım. Ama demiştim ya berbat bir gündü, lanetlenmiş olma ihtimalimi belki de yüz defa falan zihnimde tartmıştım. Lanetlenmiş miydim bilmiyordum ancak revirde hemşire falan yoktu.

Chan hyung, hemşire olmadığı için ve benim bir yerlerde düşüp bayılma ihtimalim yüzünden dersini asmayı tercih ederek yanımda kalmıştı. O hep böyleydi, konu biz olduğumuzda hep daha hassas oluyordu.

Ben tam bunları düşünürken endişeli küçük gözlerini bugün milyonuncu kez suratımda gezdirmiş ve sinirle bir şeyler mırıldanmıştı. Sanırım bir türlü okula teşrif etmeyen hemşireye masum bir küfür hediye etmişti.

"Henüz ölmüyorum hyung." diye mırıldandığımda kaşlarının kalktığını gördüm.

Ceketine sarılmış ve mayışmış bir halde, belki de sesim kedi yavrusundan farksız çıkıyorken beni ne kadar ciddiye aldığını tahmin etmek zor değildi.

"Berbat espiri bu arada."

Onu rahatlatmak istemiştim ama görünüşe bakılırsa pek başarılı olamamıştım.

Yeniden sessizlik olduğunda biraz gözlerimi kapatmayı denedim. Tamam, düşünmem gereken birçok şey vardı. Seungmin'in neden keyifsiz olduğunu düşünüp ağrısı kesilmeyen beynime biraz daha eziyet edebilirdim. Ya da Jeongin'in yanımızdan beş karış suratla ayrılmasına neden olan hwang hyunjin'i yumrukladığım hayaller kurup biraz rahatlayabilirdim.

i'll make you my lover ♡ ¸. • *ᴍɪɴꜱᴜɴɢWhere stories live. Discover now