95 11 11
                                    

(Coups'i tam bir baba kılıklısın...ama baba değilsin. Keşke baba da olsan ben biraz hala olsam gülüm)

Son söylediği cümle ile şoka girmiştim. O da çekip gitmişti. Daha fazla oyalanmadan şirkete geri gittim. O gece yatağımda uzanırken aklımı kurcalıyordu. Son olarak peşini bırakmama kararı aldım. Yarın...Pazar günüydü. Telefonu alıp baktım. Öğleden sonra programım boştu. Sabah bara gidecektim. Bu yüzden erken uyumalıydım. O yüzden telefonu bir köşeye koyup tavanı izlemeye başladım. Kolunu tutup kendime çevirdiğim zaman...çok fazla korkmuştu. Ona, biraz özgüven aşılamak istiyordum. Hayat belki de onu elindem tutup kaldırmak için karşıma çıkarmıştı. Bilmiyordum. Ama içimdeki sesi her zaman dinlerdim. Bana en doğrusunu hep o söylerdi. Yan dönüp yatmıştım. Rahat bir uyku, her şeyden güzeldi.

Sabah, gece yattığım kadar asil uyanmamıştım. Yorganım altıma geçmişti ve pijamamın tek bacağı kalkmıştı. Hızla kalkıp kahvaltı yaptım. Bazı üyeler takılmaya, bazı üyeler şirkete dağılmıştı. Saat 08:30'du. Kahvaltımı tamamlayıp kalktım ve hızla hazırlanıp evden çıktım. Bir taksi ile bara geçtim. Bacağımı sallarken parmaklarımla da masaya ritim tutuyordum. Duksoo'yu görür görmez elimi kaldırdım. Kasadaki kadın ona kısaca bir şeyler söyleyip eline önlük tutuşturarak bana gönderdi. Önlüğü giyinip önlüğün cebinden not defteri ve kalemi alıp yanıma geldi. Bir şey söylemeden beklemeye başladı.

-Peşini bırakmam demiştim.

-Lütfen siparişinizi söyleyin. Diyordu. Ama göz teması kursa ölecek gibi yüzünü bana dönmüyordu. Not defteri ve kalemi elinden alıp not yazdım ve eline geri verip oradan çıkıp gittim.

"Sipariş değil, seninle görüşmek istiyorum. Gungjan parkında gece saat 11'de. Rica ediyorum. Bekleyeceğim..."

Bu not sonrasında çıkıp gitmiştim ki geceyi bekleyecektim. Öyle veya böyle sonuç olarak öğlen olmuştu, programlarım başlamıştı. Kayıtlar, çekimler, yoğunluklar...biraz olsun tatil istediğim, uzaklaşmak istediğim bu idol hayatı. Akşam olmaya yakındı. Çok kısa bir mola vermiştik. Woozi ile dinleniyorduk. İkimizin de elinde telefon vardı. Weverse'de dolaşıyordum. Bir an aklıma gelince Instagrama girdim. Duksoo yeni bir fotoğraf yüklemişti. Gerçekten iyi fotoğraf çekiyordu. Ben de biraz galerimde dolaşınca asla böyle bir yeteneğe sahip olmadığımı fark ettim. Kendi kendime gülümseyip telefonu bıraktım.

-Fazla bir şey kalmadı. Bunları bitirip çıkalım.

-Tamam. Deyip telefonu bırakmıştı Woozi. Son işleri hızla halletmeye çalışmıştık. İşleri bitirince çıktık.

-Jihoon-ah! Sen eve git. Benim kısa bir işim var. Döneceğim.

-Ne işi? Bu saatte. Başını bir derde sokma.

-Ne?

-Sadece git. Dedi ve gitti. Ben de ondan ayrılıp sabah söylediğim parka doğru yürüdüm. Oraya vardığımda 11 olmuştu saat. Hava biraz esiyordu. Hırkamı çeneme kadar çekip banka oturdum. Bacağımı sallıyordum. Ellerimde cebimdeydi. Yarım saat bekledim. Gelmiyordu. Tam kalkıp gidecektim ki arkamda olduğunu fark edip ufaktan bağırdım.

-Ne zamandandır oradasın? Dediğimde eli ile 5 işareti yaptı.

-Ses vermeliydin. KALDIR BAŞINI! Dediğimde yerinden sıçramıştı. Doğru ya...okulda şiddet görüyordu. Unutmuştum.

-Bana bir söz vermeni istiyorum.

-Ne?

-Benimleyken...başını yere eğme. Demiştim utana çekile. Kaşlarını çatıp bana absürt absürt bakıyordu. Ben de böyle bir şey söylediğim için saçma bir şekilde utanmıştım. Ama ilerletmem gerekiyordu. Bu yüzden serçe parmağımı uzattım ona. Bir süre parmağımı inceleyip ayağı ile yeri eşelemeye başlayıp ayağını izledi. Başını yine eğmişti.

-Hah...okulda başımı kaldırırsam dövüyorlar. Başıma dert aldım okul dışında da başımı eğsem yiyecekler. Dedikten sonra başını kaldırdı.

-Özür dilerim efendim ama ben çok yoruldum. Lütfen bırakında kafamı hangi yöne çevireceğime bari okul dışında ben karar vereyim. İyi akşamlar. Dedi ve selam vererek önümde yürümeye başladı. Kocaman bir adım atıp bileğinden tuttum.

-Dur!

-Efendim? Dediğinde onu kendime çevirip bir adım attım ona. Yine nefesi gitmişti. Çenesinden kaldırıp yüzüne baktım. Son sözlerimi söylemenin ardından omuzlarımız çarpışarak orayı terk ettim.

-Hiç kimsenin senin başını eğdirmeye hakkı yok. Çirkinlik ve güzellik zayıf insanların silahıdır. Çirkin olmayı sen seçmedin ki çirkin de değilsin. Aptallığı bırakmanı diliyorum...

HELFER{Yardımcı}Where stories live. Discover now