(Coups...sen iyi ki varsın. Sen iyi ki fotoğraflarına bakabildiğim bir sevdasın. Sen iyi ki en güzel iyi kim'sin.)
Mingyu tarafından donatılmış pazar kahvaltısını yapıp evden çıktım. Kapıda menajerimiz bizi tuttu.
-Nereye? Bu sıralar çok çıkıyorsun? Çantanı da almışsın. Hahaha ne oldu? Kaçıyor musun?
-Evet hyung kaçıyorum. Guma'ya.
-Ahaaa pazar tatilinde Daegu'ya kaçamak. Gelince bize biraz geçen getirdiğin tofulardan al. Olur mu?
-Olur. Görüşürüz.
-Bayyy
-Bayyy! Dedim ve hızla aşağıya indim. Otogarda Duksoo ile buluşup yola koyulduk. O minik öpücükten sonra utangaçtım. O da öyle. Bir kaç saatin ardından Daegu'ya gelince otogarın içinde gözlerim abimle guma'yı aradı. Onları görünce koştum. Guma da bana doğru koştu. Birbirimize deli gibi sarıldık. Bir çok öpücük bıraktım o yumuşacık tüylerine. Sonra abim ile selamlaştık. Abim sorgular gözlerle bana bakıyordu.
-Aah! Abi. O...arkadaşım Duksoo. Onun için geldik zaten.
-Öyle mi? Memnun oldum. Dedi ve abimle el sıkıştılar.
-Onun için geldik derken? Nasıl yani?
-Şöyle ki...sana bir hasta getirdik. Ufak bir operasyona ihtiyacı var. Ve benim de.
-Haaa anladım. Önce eve gidelim. Anne ile baba seni bekliyor.
-Evet. Gidelim. Dedim ve arabanın kapısını açtım. Duksoo bindikten sonra ben de çantamı ve ardından Guma'yı bırakıp kapıyı kapattım ve ön koltukta abimin yanına geçtim.
Biraz uzun bir yolculuk sonrası eve varmıştık. Arabadan çıkıp kapıya koştum. Abim ve Duksoo'da arkamdan sakince geliyordu. Kapıyı hızla çaldım. Kapı açılana kadar abim ve Duksoo'da arkama gelmişti. Kapıyı babam açtı. Sıkı sıkı sarıldım ona.
-Aigoooo benim oğlum eşek kadar olmuş.
-Baba! Yaşlanmışsın!
-Hadi oradan serseri! Gir içeri.
-ANNEEEEEEEEE!
-OĞLUUUUUUMM! Deyip birbirimize koştuk. Sımsıkı sarılmıştık. Kokusu hiç değişmemişti.
-Geleceğini daha önceden haber vermeliydin. Daha fazla şey yapacaktım.
-Süpriz yapacaktım. Abim bozdu.
-Annecim! Bu arkadaş kim? Diye sorunca annem Duksoo eğilip selam vermişti.
-Haaa! Arkadaşım. Duksoo. Ona abimin iyi bir dişçi olduğunu söyledim. O yüzden beraber geldik.
-Ahaaa anladım. Hoşgeldin. Dedi ve kocaman gülümsedi.
-Duksoo. Gel. Dedim ve onu odama götürdüm. Odaya girdiğinde kapıyı kapattıpım gibi yere çökmüştü.
-Ne oldu?
-Stresten bayılacaktım. Çok utanç verici. Ben geri gitsem olur mu?
-Saçmalama! Hem sen de göreceksin. Bizimkiler çabuk kaynaşıyor. Dedim ve yatağa oturup kendimi arkaya doğru attım. O da gelip yanıma atmıştı kendini.
-Woaaahhh!
-Ne oldu?
-Choi Seungcheol'la beraber, Choi Seunhcheol'un memleketinde, Choi Seungcheol'un evinde, Choi Seungcheol'un yatağındayım. Ha bir de Choi Seungcheol'un abisinin hastasıyım.

YOU ARE READING
HELFER{Yardımcı}
FanfictionÖzgüven, kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi ve kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumudur. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri, hem bu düşüncelerin yol açtığı duygular...