80 6 16
                                    

(Fotoyu daha önce koymuş olabilirim. İlk defa görmüş gibi yapın😄...Neyse size acı bir haber vermeye geldim. Üzgünüm Cheol ama sınav haftam geldi ders çalışmalıyım ve ilgilenmem gereken çok fazla şey var. Haftaya full okulda sınavlara girecem, bu hafta da günde 8 canlı dersim oluyor falan. Anlayacağınız final yapmak zorundayım. Ben de böyle bitireceğimi düşünmemiştim çok kısa oldu biliyorum evet ama yapmam ve yetişmem gereken çok fazla şey var. Hepinizin affına sığınıp anlayış göstermenizi umuyorum. Sınav haftam bittiğinde yeni bir kitap ile geleceğim karşınıza. O zamana kadar benden desteğinizi ve sevginizi lütfen esirgemeyin😞)

-Go duksoo! Diye seslendiğimde hemen bana doğru döndü.

-Yha! Neden buraya geldik?

-Burası da benim gizli alanım. Dediğimde etrafına bakınmaya başladı.

-Burası mı? Bir kafe?

-Evet. Burası genelde ünlülerin geldiği bir yer. Üyelik kartın olmadan giremezsin. O yüzden rahatım.

-Ne? Ama ben girdim.

-Geleceğini ben haber verdim. Senin çalıştığın kafe-

-Orası ailemin barı. Çalıştığım bir yer değil. Okuldan sonra bazen onlara yardım ediyorum. Hepsi bu.

-Haaa! Anladım. Sormayacak mısın?

-Neyi?

-Hediye olarak ne istediğimi!?

-Söyle işte!

-Ondan önce sen cevap ver. Neden bu kadar gerginsin!

-Değilim.

-Gerginsin!

-Yha sunbae! Değilim diyorum. Her şeyi merak etmesene sen! Dedi ve çantasını koluna takıp gitmek için ayaklandı. Bileğini sertçe tutunca şaşırmıştı.

-Gitmek mi istiyorsun?

-Darlanmayacağım bir yere kavuşmak istiyorum.

-Seni oraya götüreceğim. Dedim ve bileğini sıkı sıkı kavrayarak peşimden çekiştirdim. Şehir merkezinden oldukça uzak olan bu kafeden çıkıp hemen yandaki taksi durağından bir taksi çağırdım. Beraber piknik ormanına geldiğimizde de sinirle önden yürüyordu. Bir süre öyle yürüdükten sonra yanına geçtim.

-Ne istiyorsun?

-Arkadaşımın yanına gelmek için bir şey mi istemeliyim?

-Hediye! Hediye olarak ne istiyorsun?

-Haaa...dedim ve durdum. O da durup bana döndü.

-Bana Choi Seungcheol de!

-Huh?

-Bana Choi Seungcheol de!..

-Neden?

-Söyle işte!

-Choi Seungcheol Bey? Dediği zaman yanaklarını kaptığım gibi dudaklarına uzun bir öpücük bıraktım. Nefesini hissedemiyordum. Çünkü şok olmuş, nefes almayı unutmuştu. Bir yerden sonra bu, onun da hoşuna gitmişti. Ben, Choi Seungcheol...hedeflediğimi ona aşılamıştım. Özgüveni...

Özgüven, kişinin kendi değeri hakkındaki subjektif değerlendirmesi ve kişinin kendi özelliklerinin ne ölçüde olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumudur. Özgüven hem kişinin kendisine ilişkin düşünceleri, hem bu düşüncelerin yol açtığı duyguları, hem de bu duygu ve düşüncelerin ifadesi olan davranışları içerir...




-SON-

HELFER{Yardımcı}Where stories live. Discover now