umarım bir gün buradan çıkarım

367 47 26
                                    

tüm gece ya da yüzyıl sürse bile.

"bizimle dalga mı geçiyorsun? suçlu değilsin öyle mi? o adam senin adını verdi."

önden kelepçenen eller, kafasının biraz üstünde sallanıp duran ampül. etrafında duran üç polis ve önüne fırlatılmış bir dosya. wong yukhei bitmişti. aşkını kaybetmişti, gençliğini, özgürlüğünü de. nefesi gitmişti sanki, adı lucas olmuştu, yabancıydı, ışık gözlerini acıtırken karşısında dikilen genç polis memuruna alaycı bir gülümseme gösterdi. "Memur Kim, ben henüz 23 yaşındayım. Bana inanın, hiç uyuşturucu kullanmadım. Bana madde gösterseniz tuz zannederim herhalde."

Memur Kim, yani genç Doyoung sandalyeyi ters çevirip oturdu. Bu çocuğun suçlu olduğuna inanmak istemiyordu ama bir ihbar gelmişti. Sorgulamak zorundaydı.  Derin bir nefesle kollarını masaya yasladı. "O adam neden senin adını verdi?"

Lucas bilmiyorum dercesine iki elini havaya kaldırmak istedi ama sert çekiştirdiğinde demir kelepçe bileklerini kesti. "O adam dediğiniz kim, bilmiyorum ki?"

Kim Doyoung öfkeyle dışarı çıktı bir sigara molası vermesi gerekiyordu.

Na Jaemin polis sirenleri uzaklaştığında hızlı adımlarla meydanın bir uzağındaki çay bahçesine doğru yürümeye başladı. Sevgilisi az önce orada olduğunu söylemişti. Renjun aklına geldiğinde bir kusma isteği bastırıyordu içini. Onun yerinde olsa ne yapardı? Renjun Lucas'ı bırakmıştı çünkü, John onu tehdit etmişti. Eğer ayrılmazsa yukhei'yi polise vereceğine dair tehdit ettiğine emindi Jaemin. Çay bahçesinin dar yürüyüş yoluna girdiğinde John'un gülümseyerek kendisine doğru geldiğini farketti. Tekrar bulandı midesi. Kusacakmış gibi öne eğildiğinde omzuna bir el yerleşti. "Jaemin, iyi misin bebeğim?" John'dan başkası değildi. Küçük olan sertçe itti uzun olanı ve birkaç adım geriye gitti. "Bırak, dokunma bana!"

"Jaemin ne oluyor-" En sonunda patlak verir gibi ağlamaya başladı kısa olan. "Sen yaptın! Onları ayırdın! Neden Lucas'ı polise verdin John? Renjun'in sende hiç kıymeti yok mu? Kalbi kırılır diye korkmadın mı? Neden yaptın?"

John yutkunmaya çalıştıkça boğazına batan urganı koparıp atmak istedi. Sadece kardeşini korumak istemişti. Sadece kardeşi iyi bir yaşam sürsün istemişti. " Ben.. ben bunların hepsini Renjun için yaptım. O adam ona zarar vermesin diye."

"Sen bana zarar verir miydin John?" Korka korka doğruldu ve sağ elini sevgilisinin yanağına götürdü. "O ikisinin bizden ne farkı var? Şikayetini geri çeker misin? Biliyorum, ben bu kadar kalpsiz bir adama aşık olmadım. Değil mi?" John başı ile onayladığı an telefonuna sarıldı Jaemin ve taeyong jaehyun renjun üçlüsüne bir mesaj çekti. "Karakola gidin çabuk." Şimdi rahattı ve vicdan azabi çekmiyordu.

"Yani birine asılsız bir suçlama yaptınız öyle mi? Sırf kardeşinizi korumak için?" Polis memuru oflayarak John'un ifadesini değiştirmekle meşgulken, Lucas John'un karşısında boş gözlerle oturuyordu. Renjun ayakta dikilmiş bir şekilde duvara yaslanmış beklerken polis tekrar konuşmaya başladı. "Eğer bu masum bey, sizden şikayetçi olursa iki yıla kadar hapis bile istenebilir. Wong Yukhei sizi haksız yere suçlayan Huang Johnny'den şikayetçi olacak mısınız yoksa uzlaşma yoluna mı gideceksiniz?"

Jaemin bir avucunda sevgilisinin büyük elini tutarken, gözleri ile de Lucas'a yalvarıyordu. Eğer Lucas şikâyetçi olursa ne yapardı bilmiyordu. "Sorun yok onu anlıyorum. Uzlaşma yoluna gideceğim."

"Tamam, Wong Yukhei siz gidebilirsiniz. Artık işimiz kalmadı. Zamanınızı aldığımız için özür dileriz." Lucas son kez selamlayarak, karakoldan çıktığında Renjun abisine bakmadan pesinden koştu. Şimdi ne yapacağını bile bilmiyordu. Tek yaptığı sevdiği adamın ismini bağırarak koşmaktı. Sonunda bir adımla önüne geçti ve kollarını beline sarıp, başını göğsüne yasladı. Ağlamaya başladığında, bedeni bir yaprak gibi titriyordu. "Abim yüzündendi, seni korumak için senden ayrıldım Yukhei. Özür dilerim yaptığım aptallara göreydi." Yüzünü kontrol etmek için başını kaldırıp genç adamın yanaklarını kavradığında Lucas'ın gözleri bomboştu, uzay kadar boştu. "Çok kötü muamele etmediler değil mi? Vurdular mı yoksa? Aç mısın? Yemek yemeye gidelim. "

Lucas ifadesiz suratını değiştirmezken küçüğün ellerini yüzünden indirdi ve derin bir nefes aldı. "Sabah uyanıp yatağı boş bulduğumda ne hissettiğimi biliyor musun? Ya da evi karış karış ararken? Içime korku dolmuşken nasıl koştuğumu biliyor musun? Seni göremediğim an nasıl aklımın çıktığını? Biliyor musun bunları? Artık seni yakalamak için kılımı bile kıpırdatmayacağım dediğinde ne hissettiğimi? Lucas diye bağırdığında göğsümde sakladığım ağacın dalları nasıl kırıldı biliyor musun Huang Renjun? Ben hep seni buldum, hep seni aradım. Sana anlattım ama sen küçücük bir tehditte beni bıraktın. Artık nasıl inanacağım küçük bir sallantı da gitmeyeceğini? Yıkıntının altından ikimizi çıkarmak artık benim için çok zor. Bu sefer bencil olacağım. Kendimi koruyacağım."

Arkasını dönüp gitti, gün çiçeği güneşe küstü.

eğer twitter kullanıyorsanız takipleşehlbiliriz. hesabim bio'da var.

#günçiceğigüneşeküstü

gün çiçekleri güne küstüğünde | lurenOnde histórias criam vida. Descubra agora