2

48.1K 3K 478
                                    

Göz kapaklarımın ağırlığı gözlerimin açılmasını engellese de bilincim yavaşça yerine geliyordu. Kafamın camdan sektiğini hissediyordum ama acımı sonlandıracak gücü bulamadım.

Ellerimi oynatmaya çalıştım ama onlarda bir türlü kalkmadı. Sonunda gözlerimi aralamayı başardığımda etrafta aradığım ışığı bulamadım. Gece çökmüştü. Bileklerimin acısını hissedince neden ellerimi oynatamadığımı anladım. Bakışlarım içindeki kinle birlikte şoför koltuğunda oturan soyguncuya kaydı.

"Ne bok yemeye bindin arabaya?" Ondan çekinmemin tek nedeni tok ve sert sesi değildi. Ceketinin köşesinden görünen silah takılı olduğu askıda tek değildi. Siyah askı üst bedenini sarıyordu. Soygun basit değildi ama yine de üzerindeki silahlar çok fazlaydı. Dahası olup olmadığını sorgulatıyordu.

"Polisim ben, üzerimde çip var. Yolun ilerisinde barikat var, seni oraya götürüyorum." Sözlerim canıma susamamışım gibi dursa da aslında sadece alay etmeyi seviyordum. Tek kaşı kalktığında bir daha dalga geçmemeyi aklımın köşesine not ettim.

"Keşsin; göz altların, titreyen ellerin, kollarındaki morluklar..." Bu tespitleri herkes yapabilirdi. "Garip bir tipsin." Elini direksiyondan ayırarak saçlarımı işaret etti. Mavi olduğu için böyle dediğini anlıyordum. "Şimdi uzatma da anlat."

"Çip konusunda haklıydım." Kendi sözümü dinlemeyerek alaya devam ettim.

"Üzerini aramayacak kadar salak olduğumu mu düşünüyorsun?" Salak görünmüyordu ama yine de ne kadar akıllı olduğunu bilmiyordum ve elimdeki kozları ona vermeye niyetli değildim.

"Sadece kaçıyordum. Peşimde adamlar vardı arabanı gördüm ve içine atladım. Kapıyı açıp beni bıraksaydın bu konuşmaya gerek kalmazdı." Soygunu bildiğimi bilmesine gerek yoktu.

Derin bir nefes aldı. Bakışları yoldan bana kaydı.

"Adın ne?" Sesi sakindi ama cevaplamazsam sakin kalmayacağını belli edercesine bir tonla sormuştu.

"Doruk." Dedim yalan söylemeyerek. Araba iyice yavaşlarken ellerinden birini direksiyondan ayırdı ve ceketinin tek tarafını kaldırıp silahları gösterdi.

"Kafana sıkıp leşini yol kenarına atsam ne olur Doruk?" Yanıt vermek yerine yutkundum. "Keşsin, üzerindeki malı gördüm belli ki satıcısın da.  Sicilinin temiz olmadığını anlamak için beş saniye bakmak yeter. Kısaca burada ölüp gitsen kimse umursamaz." Arabayı durdurarak tamamen bana döndü.

"Polis araştırmak için vakit bile harcamaz." Gözleri bedenimde dolandı. Bunun nereden vursam daha az kan çıkar bakışı olmamasını umdum.

"Yaşamak istiyor musun?" Başımı sallayarak onu onayladım. Dediğinde haklıydı, benim gibilerin dosyaları bir gün bile açık kalamazdı. Polis öldüğümü görse bir pislik daha temizlendi diye sevinirdi.

"O zaman yalan söylemeyi kes." Arabayı tekrar çalıştırmak için önüne döndü. Bu aynı anda aldığım en kibar ve en korkutucu tehditti.

"Uyuşturucu çaldım, sahibi peşimdeydi. Bankaya daldım, sen de oradaydın ve ben de bu fırsatı değerlendirdim. Beni bıraksaydın seni unuturdum bu yalan değildi." Korku beni doğduğumdan bu yana ilk defa bu kadar dürüst yapıyordu.

"Malı verip beni salarsan ispiyonlamam." Dedim şansımı deneyerek. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı ama bu gülümseme beni rahatlatmadı.

"Bunun için çok geç." Bana dönmese bile yüzümün aldığı ifadeyi görerek konuşmaya devam etti. "Korkma, öldürmeyeceğim." Tuttuğumu bile fark etmediğim soluğumu bıraktım. "Ama kaçmaya, sözümden çıkmaya çalışırsan boğazını kendi ellerimle keseceğimden emin olabilirsin." Bana doğru dönerek tekrar gülümsediğinde aklımda aynı kelime dönüp durdu. Kaç kaç kaç...

"Nereye gidiyoruz?" Dedim korkuyla. Düşündüğüm tek şey ilk fırsatta tüymekti.

"Kural bir; soru sorma." Araba git gide hızlanarak boş yolda ilerledi.

"Ellerimi çözecek misin?" Dedim ilk kurala karşı gelerek.

"Uslu durursan..." Tüm gece boyunca başka bir kelime dökülmedi dudaklarından. Ben ise inatla soru sorarak uslu durmadım.

Ah Doruk fazla cesur kekim, delik deşik olmak istemiyorsan sus

-Lisa

Rehine - BxBWhere stories live. Discover now